İsmet İnönü

by
https://i.sozcu.com.tr/wp-content/themes/Sozcu_V3/assets/images/yazarlar/mesut-parlak.png?v=7.7.8.5

Değerli Okurlar, malum evde çokça vakit geçirdiğimiz için okuma, yazma işleri daha da arttı. Özellikle de daha önce yazılmış olan bazı yazıları sosyal medya aracılığıyla okuma şansına eriştim. Beğendiklerimi de sizlerle paylaşmayı görev edindim. Bugün paylaşacağım yazı da böyle bir yazı. Sizlerin de bildiği gibi inançlar, dünya üzerinde istismara en açık konu olmuştur. Özellikle de kendi ülkemiz açısından, Kurtuluş Savaşı'ndan beri halkın dini duygularını istismar ederek demokrasi ve laikliğe zarar verilmek istenmektedir. Ve bu zararlara verilen en baş örnek de hep Rahmetli İsmet İnönü olmuştur.

Halbuki Paşa, inancını asla kimseye gösteriş olarak kullanmamış hatta zamanın ünlü gazetecilerinden birinin şans eseri odasına çıktığında yatağının başında “Allah'ın dediği olur” yazılı çerçevenin fotoğraflanarak yayınlanmasından dolayı büyük tepki göstermiş ve uzunca bir süre gazeteciyle de konuşmamıştır diye bilirim. Unutulmamalıdır ki, bir konuyla ilgili tam bilmeden, kulaktan dolma bilgilerle hüküm vermek en büyük günahlardan biridir. Kul hakkına girer. Şimdi okuyacağınız alıntı da bilgilenmek için bir şanstır. İsteyene tabii…

“Evet.. İNÖNÜ CAMİLERİ KAPATTI..,

Evet; İNÖNÜ CAMİLERİN ÖNÜNE JANDARMA DİKTİ..

Evet; İNÖNÜ HALKIN CAMİLERE GİRİŞİNİ YASAKLADI..

Evet; NİĞDE ve ULUKIŞLA'da oldu bunlar..

Ama neden yaptı? Niçin oldu? Sebep neydi?

Bu işin arkasındaki gizem neydi? sorusunu kimse sormadı..

Meydanı boş bulan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları 70 yıldır bu propagandayı yaptı.. Maalesef gerçeği bilemeyen ve doğru bilgiye ulaşma imkanı olmayan halkımızın büyük bir bölümü bu yalanlara inandı..

Yalanın siyasi rant sağladığını gören iktidar mensupları dozunu her geçen gün artırarak yalanlarına devam ediyor.

Daha birkaç gün önce diyanetçi bir öğretim görevlisi TV ekranlarından “ATATÜRK DÖNEMİNDE GENELEV YAPILAN CAMİLER VARDI..” diyebildi..

Onların, yalanlarını günde 40 kere tekrarlayabilecekleri onlarca TV kanalı var..

Bizim sosyal medyadan başka gerçeği anlatacağımız hiçbir kanalımız yok..

Evet, İNÖNÜ bazı tarihi camileri kapatmış, başına da jandarmalar dikmişti..

Bu camilere kimseyi yaklaştırmıyordu..

Hükümet hakkında aleyhte propaganda alıp yürüyor.. Buna rağmen kimseye de bir açıklama yapılmıyordu..

Peki neydi bu olayın ardındaki sır?

★★★

Atatürk ölmüş… İkinci dünya savaşı başlamış, İnönü Cumhurbaşkanı seçilmişti..

Hitler’in Orduları Avrupa ülkelerini birer birer ezip geçiyordu..

Alman tankları Fransızlar'ın asla geçilemez dedikleri Maginot hattını bile geçmişti..

Daha 1941 yılında 13 ülke teslim bayrağını çekmiş, Alman Orduları Türkiye sınırına dayanmıştı..

Türkiye de boş durmuyordu..

Alman tanklarına karşı Trakya'nın altına binlerce KORUGAN yapılmıştı..

Bununla yetinilmemiş, Alman Ordularının İstanbul'a girişini önlemek için Çatalca –Büyükçekmece hattına Maginot hattının bir benzeri ÇAKMAK HATTI inşa edilmişti..

Alman tanklarına karşı önlem alınmıştı.. Peki ya Alman uçakları?

Alman uçakları İstanbul'u bombalarsa?

Tarihimizin maddi manevi en değerli hazineleri, kutsal emanetler ne olacaktı?

Bir Alman taarruzuna karşı kutsal emanetlerin Alman uçaklarının menzili dışında bir yere taşınmasına karar verildi..

İnönü, her şeyin gizlilik içinde yapılmasını, Almanlar'ın kutsal mekanlara dokunmayacağının da hesaba katılmasını istedi..

Düşünüldü taşınıldı.. İstanbul saray ve müzelerindeki tüm değerli eşyaların Anadolu'nun ortasında Niğde ve Ulukışla'da dini mabetlere saklanmasına karar verildi..

Özel tren hazırlandı.

İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.

Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndeki kutsal emanetler, Hazreti Muhammed'in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe'nin anahtarı, Hazreti Osman'ın kanlı Kuran-ı Kerim'i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.

1942 yılı.. Alman Ordularının Trakya sınırımıza dayandığı o günlerde… Bir gece 391 sandık… 48 vagona yerleştirildi.. Tren.. paha biçilmez değerdeki yüküyle.. Büyük bir gizlilik içinde ve koruma altında Anadolu'nun ortalarına doğru hareket etti…

Kutsal emanetler ve paha biçilmez değerdeki mücevher ve el yazması eserler Niğde'de Ak Medrese ve Sarı han ile Ulukışla'da bir camiye yerleştirilir..
Her şey gizlilik içinde yapılmak zorundadır.. Yerel yöneticilere bile bilgi verilmez.. Camilerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırılır… Bu ibadet yerlerine kimse yaklaştırılmaz..

1943 yılında İnönü, Churchill ile görüşmek üzere Adana'ya giderken treni Ulukışla'da durdurur.., Kutsal emanetlerin saklandığı 3 binayı teftiş eder.. Kendisi bile içeri girmez, Birliğin komutanından bilgi alır.. Ayrılırken de “-Bize emanet, size emanet.. Gözüm arkada kalmasın..” der..

★★★

Dört sene geçer, savaş biter.. Dünyaya sükunet hakim olur..

Kutsal emanetler 1947 yılında tekrar getirilir.. Saray ve müzelerindeki yerlerine konur..

Yıllar geçse de ne İnönü, ne CHP bu konudan söz etmez.. Kendilerine bir paye çıkarmaz..

Bunu fırsat bilen cumhuriyet düşmanları 70 yıldan beri “-İnönü camileri kapattı..” yalanını yayarlar.. Hatta daha da azar, kapatılan camilerin çevresindeki koruma askerlerinin atlarını bahane edip “-İnönü camileri ahır yaptı..” yalanını işlerler de işlerler..”

SON SÖZ: “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” İSMET İNÖNÜ