Lütufla ıslâhına çalışmak

Hata, yanlış, kusur, noksan insan olmanın bir gereğidir.

by

İnsan, hata yapar ve hata yaptığı için insan olarak yaratılmıştır. Peygamberimiz’in (asm) şu hadisi dikkat çekicidir: ‘’Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Hazretleri sizleri helâk eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tövbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı.’’ 1

Bu hadis-i şerifte, insanın insana bakış açısı noktasında bir prensip de verilmektedir. Herhangi bir insanı hatasından dolayı tahkir etmemek, İslâm’ın bir prensibidir. Herhangi bir insan için dahi bu böyle ise, aynı yolda yürüyen, çok fazla ortak noktası bulunan insanlar için bu prensip nasıl olacaktır?

Ortada bir hata görülmüşse, hatayı düzeltmesi için kişiye mühlet vermek, yanlışını düzeltmesi için ona zaman tanımak çok mühimdir. Hatta yanlışı varsa, düzeltmesi için ona yardım etmek, İslâm’daki dayanışma ve yardımlaşma ruhuna uygun bir harekettir. Kusur, sevgiyi azaltmaz ve azaltmamalıdır. Belki, kusuru düzeltmesi adına daha bir muhabbet beslemek, ulvî bir haslettir. Bediüzzaman Hazretleri, kusurlu olan yol arkadaşlarına karşı şefkatle yaklaşmak noktasını şöyle vurgulamıştır:

“Mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lûtufla ıslâhına çalışır.” 2

Tahakkümle, zorlayıcı bir tavırla yaklaşmak, hatanın büyümesine sebep olacağı için, o hatanın getireceği günahlar sebebiyle kişiye mes’uliyet de yükleyecektir.

Ayrıca şu nokta da önemlidir: Yanlış içerisinde olan kişiye nasihat tesir etmeyecekse başka bir arkadaş vasıtasıyla uyarmak lâzım gelir.

Böyle bir durum Müslümanlar arasında görülüyorsa, orada şu âyet-i kerimenin hatırlanması gerekmektedir:

“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın (tutunun). Dağılıp ayrılmayın ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetleriyle kardeşler oldunuz. Yine siz, tam bir ateş çukurunun kıyısındayken oradan sizi kurtardı.” 3

İşte, şahs-ı manevî adı verilen, buz parçaları gibi enaniyetlerin oraya atılarak eritildiği ve mensup olan herkesin oradan manevî faydalar sağladığı büyük havuzda enaniyetini eritmek, oraya mensup kardeşlerle güçlü ve sıkı bağlar oluşturmak ile sağlanacaktır. Cenab-ı Allah, bizlere verdiği, şahs-ı maneviye mensup olmak gibi bir nimetin değerini bilmeyi, şahs-ı manevî havuzunda enaniyetleri eritebilmeyi nasip eylesin. Amin.

Dipnotlar:

1- Müslim, Tevbe, 9, (2748). 2- Uhuvvet Risalesi. 3- Al-i İmran (3), 103.