Yassıada düşünceleri

Menderes, iki bakanı ve Yassıada zindanlarında can veren diğer demokratlarla birlikte demokrasiyi ve hukuku da katleden 27 Mayıs darbesinin 60. yıldönümünde, tarihe kara bir leke olarak geçen Yassıada “yargılamaları”nın yapıldığı talihsiz adada inşa edilen kompleks ve müzenin açılışı gerçekleştirildi.

by

“Demokrasi ve Özgürlükler Adası” adı verilen projede çıkış noktası, oradaki hukuksuzlukları belgeleriyle hatırlatacak bir müze inşası idi. Kültür eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın ifadesiyle, proje orada yaşanan acılara saygıyı esas alan bir duyarlılıkla yürütülmeliydi.

Ama uygulamada rant boyutu olan bir “turistik tesis” yaklaşımının öne çıktığı görüldü.

Bu, işin cihetlerinden sadece biri ve başka tarafları da var.

Bunlardan biri, Yassıada olayının arkaplanındaki bütün gerçeklerin sansürsüz ortaya çıkarılması ve yansıtılması gereği. Ve bu konuda da ciddî sorunlar olduğu görülüyor.

Erdoğan’ın, Alparslan Türkeş için söylediği “Sürgüne gönderildiği Hindistan’dan, idamları engellemek için çırpındı” sözü bunun bir örneği.

Aynı Türkeş’in, “27 Mayıs İhtilâlinin fiilen lideri bendim” sözüyle bizzat ifade ettiği gibi, yıllar önce “Kararını ezanın tekrar Arapçaya çevrildiği gün verdik” dediği darbenin tam merkezinde yer aldığı, başlangıç aşamasında “ihtilâlin kudretli albayı” olarak anıldığı ve ihtilâl bildirisini radyoda okuyan kişinin de o olduğu söylenmezse, tablo çok eksik kalır.

Bu vesileyle vurgulanması gereken hususlardan biri, 15-20 Temmuz sürecindeki yargılamalarda etkili olan zihniyetin Yassıada’dan çok farklı olmadığı ve yol açtığı geniş kapsamlı ve son derece ağır mağduriyetlerle toplum vicdanını yaralamaya devam ettiği.

Böyle bir ortamın siyasî sorumlularının Yassıada mesajları ne ölçüde inandırıcı olabilir?

Aynı şey Bahçeli’nin törendeki “Cepheleşerek ve çekişmeyle sonuç alınamaz. Kamplaşmaya değil kucaklaşmaya, melânete değil merhamet ve mutabakata ihtiyacımız var” sözleri için de geçerli.

Bu ifadelerin gereği—tesisle ilgili eleştiri ve tartışmalar bir tarafa—Meclis içi ve dışı bütün partilerin açılışa davet edilmesi ve onların da törene katılmaları olmalıydı, değil mi?!!

Böyle bir beraberlik tablosu, hâlâ 27 Mayıs özlemiyle yanıp tutuşanlara verilecek en güzel, anlamlı ve susturucu cevap olmaz mıydı?

Ne yazık ki, samimiyet testi burada da geçilemedi...