Milletvekili transferi tartışmaları: Demokrasiye zarar mı yarar mı?
by Menekse TokyayAnkara kulislerinde, siyasi partiler kanununun değiştirilmesi ve vekil transferinin yeniden düzenlenmesi doğrultusunda AK Parti ile MHP arasında gerçekleşen görüşmeler yoğun tartışmalara yol açıyor.
Bu ani hazırlıkları tetikleyen ise, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz günlerde olası bir baskın seçim durumunda seçime katılabilmeleri için Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ne milletvekili verebileceklerini söylemesi oldu.
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, MHP ile yürüttükleri hukuki çalışmanın amacını, “Halkın tayin ettiği milletvekillerinin temsil ettiği siyasi iradenin çeşitli oyunlarla; ahlaka, demokrasiye aykırı şekilde değiştirilmesine, pazara çıkartılmasına imkan vermemek” olarak tanımlıyor.
Vekil transferlerini durdurmayı hedefleyen mekanizma için iki model üzerinde duruluyor: ya partisinden istifa edip Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ne geçici olarak transfer edilen milletvekilinin bir yıl süreyle bağımsız olarak bekletilmesi, ya da seçime bir yıl kala bir siyasi partiden başka bir siyasi partiye transfer yapılmasının yasaklanması.
Bir yandan AK Parti'nin bayram sonrasında başlatacağı ve salgınla mücadele stratejilerinin doğrudan seçmene sahada anlatılacağı "Gönül Seferberliği" erken seçim sinyali olarak algılanırken, euronews Türkçe’nin görüştüğü uzmanlar, süregiden yasal düzenleme çalışmasının, esasen olası bir milletvekili transferinin ardından milletvekillerinin esas partilerine dönüşlerini zorlaştırmaya yönelik olacağını öngörüyorlar.
"Çekirdek seçmen tercihi değiştirmez"
İstanbul Ekonomi Araştırma Genel Müdürü Can Selçuki, “Türkiye’de, özellikle CHP, MHP ve AK Parti gibi yerleşik siyasi partilerin seçmeni olmak futbol takımı tutmaya benzer. Çekirdek seçmen tercihini değiştirmez. Dolayısıyla, milletvekili transferini zorlaştıracak bir yasal düzenleme seçmende karşılık bulacaktır” diyor.
Ancak, Selçuki’ye göre, böyle bir düzenleme yaptıktan sonra, bir baskın seçim yapılır ve transfer imkanı ortadan kalktığı için yeni kurulan partilerin seçime girmesi engellemeye çalışılırsa, o zaman seçmen bu değişikliğin siyasi etik hedefiyle yapıldığı konusunda pek kolay ikna edilemez.
“Türkiye seçmeni, seçim adaletine herhangi bir şekilde karışılmasını sevmiyor. Bunun sonuçlarını hem yakın hem de uzak tarihlerde defalarca gördük” diye ekliyor Selçuki.
AK Parti’nin Nisan 2018’de erken seçim kararı almasıyla birlikte, o dönemde henüz beş milletvekili bulunan İYİ Parti’nin Haziran 2018’deki seçime katılımı için CHP’den 15 milletvekili İYİ Parti’ye geçici olarak transfer edilmiş ve İYİ Parti 20 milletvekiline ulaşarak Meclis’te grup kurmuştu. Ardından CHP’li vekiller partilerine dönmüş, Kılıçdaroğlu’nun bu kararı ise, muhalefet partileri tarafından demokrasinin önünü açan bir adım olarak desteklenmişti.
Anayasal boyutu
Hukukçular ise, AK Parti-MHP’nin üzerinde çalıştığı alternatif düzenlemelerin ardındaki anayasal boyuta dikkat çekiyorlar.
Zira, Anayasa’nın 67. maddesine göre; “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.” Anayasa’nın 68.maddesine göre ise, “Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.”
Seçme ve seçilme hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 nolu Protokol’ün 3. Maddesi “yasama organı seçiminde halkın kanaatini özgürce açıklamasını” hükme bağlamıştır.
euronews Türkçe’ye konuşan avukat Erdal Doğan, “12 Eylül rejiminin bugüne kalmış en önemli ve ağır anti-demokratik kalıntılarından biri de yüzde 10’luk seçim barajıdır. Hemen hemen tüm partiler 12 Eylül darbecilerinin halka ve seçmene karşı bu bakış açısını çok netçe eleştirir ve seçim malzemesi yaparlarken iş onu değiştirmeye gelince çoğunluğu kulağının üzerine yatar, unutur, gündemin birincil meselesi yapmaz. Haliyle 12 Eylül darbecilerinin seçmene olan bu yaklaşım ve uygulamasını yaşatırlar. En büyük seçim propaganda hilesi budur” diyor.
Yeni partiler seçimlere hazırlıksız yakalanıyorlar
Söz konusu barajın ilk aşamada muhalif sol, demokratlar ve özellikle de Kürt meselesini eksenine alan partiler için alınmış olduğunu söyleyen Doğan, “Şimdi bu bileşenlerin çoğu son seçimlerde HDP çatısı altında bu barajı aşmaktalar. Fakat bu baraj oranı meselesi ve seçim yasası mevcut anayasal değişiklikler sonrası uygulamadaki yeni cumhurbaşkanlığı sistemi içinde bu bloka oy vermeyen veya daha önce oy vermiş fakat şimdi fikrini değiştirmiş tüm sağ, muhafazakâr, liberal, milliyetçi grupların mecliste temsilini engellemekte daha çok gereksinim duyulur hale geldi” diyor.
Baraj meselesinin mecliste yeni temsiliyetlerin önünde en büyük engeli oluşturduğunu belirten Doğan’a göre, özellikle 2015 yılından sonra kısa zaman aralıklarıyla tekrarlanan seçimlerde yeni partiler hazırlıksız yakalanıyorlar.
“Mevcut durumda hem cumhurbaşkanlığı seçimi hem de onunla birlikte milletvekili seçimi için yüzde 50+1’i yakalamak için partiler arasında ittifaklar, seçim cepheleri oluşturuluyor. Baraj sorunu olmayan eski partilerle çoğu konuda fikir birliktelikleri olmayan yeni kurulmuş partiler, bazı temel prensiplerle hem ortak cumhurbaşkanı adayı hem de onların da meclise girmeleri için ya listelerinde yer vermekte ya da grup oluşturması için milletvekili transferleri yapmaktalar” diye açıklayan Doğan’a göre, milletvekili transferleriyle grup oluşturup seçime girmeleri ya da başka partilerin listelerinde yer verilmesi, konuya ekseriyetle uzlaşmacı ve demokrat bakış açısından bakan seçmen bazında çok büyük rahatsızlıklar yaratmıyor.
“CHP son seçimlerde seçim barajının sıfır olmasını esas alarak siyasi çalışmalarını yürütüyor, HDP ise daha çok kendileri için konulan barajın kaldırılmasını veya indirilmesini kurulduğu zamandan beri istikrarlı olarak savunuyor” diyen Doğan, yeni kurulmuş partilere dair bir eleştiri de getiriyor:
“Bu manzara karşısında yeni kurulmuş ve CHP’nin desteğine ihtiyaç duymuş ve duyacak yeni sağ, muhafazakar, milliyetçi, Türkiye’ye özgü liberal partilerin seçim barajlarının kaldırılmasına dair parti tüzüğü ve söylemlerinde en temel parlamenter sisteme dair demokrasi vurgusuna rastlanmıyor oluşu ise ayrı bir paradokstur.”
"Çöpe gidecek milyonlarca oy"
Dolayısıyla, avukat Doğan’a göre, MHP’nin yeni partilerin mecliste temsiliyetini sağlayacak milletvekili transferlerini engelleyecek tasarı düşüncesi, halk iradesini sağlamaya yönelik bir girişim değil tam tersine seçim yasasında temsiliyet için getirilen bu yöntemleri de engelleyerek demokratik olmayan uygulamayı daha da perçinleyecektir.
“Daha şeffaf daha demokratik ve daha hilesiz bir seçim kaygısı varsa barajı tümden kaldırıp seçmene saygı gösterirsiniz. Seçme ve seçilme hakkı en temel insan hakkıdır, fakat bu tek başına yeterli değildir, seçmenin bu temsiliyetin demokratik olarak yansıması bu hakkı tamamlayan olmazsa olmazdır. Yoksa çöpe gidecek, temsiliyette hayat bulamayacak yüzbinlerce hatta milyonlarca oyun bir seçme seçilme hakkının olası sonucu olarak görmek en büyük aldatmaca olur” diye ekliyor Doğan.
İYİ Parti'den istifa eden Genel Başkan Yardımcısı ve Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal, Mart ayında, farklı partilerden belediye başkanları da geçtiğimiz aylarda farklı dönemlerde AK Parti’ye geçmişti.
Aslında milletvekilleri transferleri AK Parti’nin kuruluş sürecinde teknik olarak partinin önünü açan bir kolaylık olmuştu, zira AK Parti, 2001 yılında kuruluşunda ise bağımsızlar, MHP, DYP ve ANAP’dan transfer ettiği milletvekilleriyle TBMM’de grup kurmuştu.
AK Parti'den milletvekili transferi olur mu?
Öte yandan, Ankara kulislerindeki bir diğer iddia ise, bu düzenlemenin olası bir erken seçimde AK Parti saflarından DEVA ve Gelecek Partileri’ne milletvekili geçişinin de önüne geçmeyi hedeflediği.
CHP İstanbul milletvekili Gürsel Tekin ise, böyle bir düzenleme için anayasa değişikliği gerektiğini, ancak bunun için yeterli sayısal çoğunluğun yakalanamayacağını düşünüyor.
euronews Türkçe’ye konuşan Tekin, “Bizim talebimiz, evrensel kurallar çerçevesinde bir Siyasal Partiler Yasası yapmak. Yüzde 10 barajı makul bir sayıya inmeli. Milletvekilleri millet iradesiyle seçilmeli, tayinli sistem olmamalı” diyor ve soruyor: “Bizi zaten siyasi partilerin liderleri seçiyor. Onların iki dudakları arasında demokrasi olur mu?”
Gürsel, “evrensel kurallar çerçevesinde bir yasa yapılacaksa hodri meydan. Ancak bizim gördüğümüz ve kapalı kapılar arasında süregiden müzakereler, iktidarlarını muhafaza etmeye yönelik otoriter bir eğilimin ürünü. Üzerinde çalışılan yasa değişikliği ise, maç sürerken kural değiştirmektir” diye ekliyor.