https://i4.hurimg.com/i/hurriyet/75/750x422/5ecd8f4a7af507223cad0c9b.jpg

Futbolda yeni meslek: Kovid-19 antrenörlüğü

Hürriyet Gazetesi yazarı Murat Fevzi Tanırlı, koronavirüs salgınının futbola etkisi konulu bir yazı kaleme aldı.

by

Futbol literatürüne son yıllarda giren en sıra dışı görevlerden biri Thomas Gronnemark ismiyle anılan taç antrenörlüğü diyebiliriz. Jürgen Klopp’un Liverpool’a getirdiği Danimarkalı antrenör, taç konusunda futbol dünyasının aşina olduğu bir isim haline geldi. Liverpool ve Klopp sayesinde ismi çok duyulsa da özellikle Danimarka’nın Midtjylland takımındaki başarısı konuşuluyor.

KLOPP’LA TANIŞINCA...

Bild gazetesine verdiği röportaj döneminde M’Gadbach’ta oynayan, şu an Austria Wien’in kiralık oyuncusu Andreas Poulsen’in Gronnemark sayesinde taç atışlarını 25 metreden 37.9 metreye çıkarttıklarını belirtmesinin ardından Klopp’un radarına girmesi ve Ada’ya davetiyle rotası birden bire değişiyor. Danimarkalı, aynı zamanda 51.33 metrelik mesafeyle en uzun taç atışı rekorunun da eski sahibi. Uluslararası standartlarda bir futbol sahasının genellikle kullanılan ölçülerinin 105x64 metre olduğu düşünüldüğünde neredeyse kalecilerin aut vuruşunda gönderdikleri mesafeye eliyle topu teslim ediyor. Topun oyunda kalma süreleri ile ilgili bu satırlarda paylaştığım 5 büyük Avrupa ligi ve Süper Lig kıyasında süre açısından çok ciddi farklar olmadığını, ancak oyunun verimi anlamında ne kadar uçlarda olduğumuzu belirtmiştim. Taç konusunda da ‘verim’ kavramını düşünebilecek bir vizyonun Danimarkalı Gronnemark’dan; bunu uygulamaya geçirecek liderlik mantalitesinin da Klopp’tan çıkması şaşırtıcı olmasa gerek.

EN KÖTÜYKEN ZiRVEYE

Bizdeki gibi takımlarımız nezdinde sadece taç atışını atacak taraf olmanın kavgası olacak değildi tabii ki! Gronnemark öncesinde 2017-18 sezonunda taç atışında topu oyuna sokma sıralamasında %45.5 ile Premier Lig’in en kötü 3. takımı olan Liverpool’un, Danimarkalı’nın ardından bu oranı %68.4’e çıkarıp, Midtjylland ardından Avrupa’nın bu alanda ikinci sırasına yükselmesi başarının somut göstergesi.

RiSK PUANI YÜKSEK HAREKETLER MiNiMUM DÜZEYE iNDiRiLECEK

Bundesliga önderliğinde özlemin bittiği Avrupa’da, haziran ayında hemen hemen tüm ligler sahaya inecek gibi gözüküyor. Premier Lig’de uygulanacak önlemler arasında farklı bir bakış açısı gelişti. Topun oyunda kalma süresinin en yüksek olduğu ligde, başta Liverpool, Man City, Chelsea, Leicester olmak üzere sahanın pek çok yerinde pres yapmayı seven veya Tottenham, Wolves, Watford, C.Palace gibi hızlı hücuma çıkma kapasitesi yüksek takımlar olmasının temas konusunda yaratacağı dezavantaja dikkat çekildi. Antrenmanlarda da teması azaltma konusunda zorlukların gözlemlenmesinin ardından bunu asgariye indirgeyecek çalışılmaların nasıl yapılabileceğine dair öneriler geldi. Oyuncular arasında çok kısa süreli yüksek temas sağlayabilmek adına teknik adamların ve antrenörlerin uyarı yapmaları, bu konuda eğitimlerin de sık sık tekrarlanması bekleniyor.

HER TAKIMA KOORDiNATÖR

TFF tarafından evreler halinde belirtilen yönergedeki gibi İngilizlerde de benzer durum söz konusu. Önemli fark ise federasyon tarafından kulüplerden istenen ‘Kovid-19 Antrenman Koordinatörü’ görevi. Kovid antrenörü, futbolun doğası gereği yapılan müdahaleler sonucunda oluşacak temasları risk türlerine göre değerlendirerek oyuncuları eğitecek. Paslaşma, pres, atak ve savunma organizasyonları, duran toplarda yerleşimler gibi pek çok aktiviteyi yüksekten düşüğe doğru puanlayacaklar ve risk puanı yüksek gözükenler konusunda oyuncuların sahadaki hareketini minimize etmeye çalışacak bir eğitim verecekler. Önlem paketinin ilk adımında, beşerli gruplar halinde temassız 75 dakikalık antrenman yapılması öngörülmüştü. İkinci adımda ise sınır landırma olmamakla birlikte oyuncuların sosyal mesafeyi koruma refleksi göstermeleri bekleniyor. İşte bu refleks gelişimi konusunda da Kovid antrenörüne iş düşüyor. Premier Lig’in futbol direktörü Richard Garlick, antrenmanların bu kurallara bağlı yapılıp yapılmadığına dair kontrolü adına her takım için bir federasyon temsilcisi görevlendirdiklerini de belirtti. Film sahnelerinde ya da hayatın akışındaki olaylar sonucunda sıkça tanıklık ettiğimiz ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ klişesi aslında tam anlamıyla içinde bulunduğumuz salgınla hayat buldu diyebiliriz. Salgının yeni dalgaları veya yeni salgın türleri ne zaman gelecek bilinmez ancak yarınlarda da dünyanın bu düzeninde defansif yaşama şeklinin doğuracağı yeni meslekleri çokca duymaya devam edecek gibiyiz.