Ahiret âlemlerinde bir manzara

Bediüzzaman Hazretleri Mesnevî-i Nuriye isimli eserinde;

by

“...Beytin etrafında teşekkül eden safları görmekle, yakın saflar Beyti ihata ettikleri gibi, en uzak safların da âlem-i İslâmı ihata etmiş olduğunu hayal ile görürsün.” demektedir. Kâbe’nin etrafında namaz kılanların teşekkül ettiği saflar bütün İslâm âlemini içine alan büyük bir şahs-ı maneviyi göstermektedir. O saflar içerisinde namaz kılan herbir fert, diğer bir kardeşinin namazda söylediği her bir dâvâya ve söze birer hüccet olur. “Evet, doğru söyledin” diye onun o sözünü tasdik eder. Böyle bir şahs-ı manevî evham ve vesveselere karşı mânevî bir kalkan vazifesini görür. Bu saflar içerisinde namaz kılanların bütün hasseleri, lâtifeleri, duyguları o namazdan zevk ve hisselerini alırlar. Böyle güzel bir manzara muhafaza edilmek üzere âlem-i misal sahifesinde kalem-i kaderle, İlâhî bir fotoğrafla tersim ve terkîm edilir.

Bu meseleden anlıyoruz ki: Ubudiyet, tefekkür, tesbih ve zikir gibi bütün manevî işler şahs-ı manevî içerisinde yapılmalıdır.

Şahs-ı manevî ile yapılan hizmetler yüksek bir kıymet ve ehemmiyetli bir vaziyet alır. Şahs-ı maneviden ayrılmadan, her şart altında şahs-ı maneviyeye dahil olarak yapılan iman hizmeti dağılmaz, bozulmaz ve aksaklığa uğramaz. İşte böyle bir vaziyette ki şahs-ı manevinin manzarası ahiret âlemlerinde sergilenmek üzere fotoğraflanır.

Ne mutlu o İlâhî fotoğraf içerisinde görünebilenlere..