Albaylar Cuntası ve darbe sonrası

(GÜNÜN TARİHİ: 27 Mayıs 1960)

by

Tam 60 senedir lânet ve nefretle anılan bir kanlı darbe, 27 Mayıs 1960 gecesi Ankara’da yaşandı. Darbeyi gerçekleştiren subayların arasında, en yüksek rütbeliler itibariyle çoğunluğu albaylar teşkil ettiğinden (Başta Alparslan Türkeş olmak üzere), bu darbeyi yapan cuntanın bir ismi de “Albaylar Cuntası”dır. Onlardan sonra ise “Binbaşılar” grubu gelir. (“Darbe Bildirisi”ni radyodan okuyan da Albay Türkeş’tir.)

Darbe cuntasının içinde yer alan generaller istisnadır. Darbeciler kadrosuna son anda monte edilen Org. Cemal Gürsel ve müzmin darbeci Korg. Cemal Madanoğlu dışındaki generallerin durumu kısaca şöyledir:

Genelkurmay Başkanı derdest edilerek, bütün rütbeleri sökülüp atıldı. Yüzlerce general emekliye sevk edilerek orduyla ilişiği kesildi. Geri kalanları da ya dışlandı, ya da defakto veya diskalifiye yöntemleriyle pasifize edildi.

Bilâhare, darbeye taraftar olmadığı tahmin edilen binlerce subay, bir tasfiye operasyonu ile ordudan atılmış oldu. Şimdi, altmış sene evvel yaşan bu hadiseler zincirinin halkalarına biraz daha yakından bakmaya çalışalım.

***

Aslına bakılacak olursa, teknik yönden başarıya ulaşmış bir askerî isyandır, 27 Mayıs Darbesi. Zira “ordunun başı” durumundaki Genelkurmay Başkanını dahi dinlemeyen, emrine karşı gelen, hatta onu da devirip türlü işkencelere maruz kılan son derece vahşi ve gaddarâne bir hareketin adıdır, bu darbe.

Aynı zamanda, sonraki darbelerin ve darbe teşebbüslerinin de anası, yahut kuluçkası mahiyetini kazanmıştır. Dolayısıyla, bu insanlık dışı darbenin günahları, cinayet ve cânilikleri saymakla bitecek gibi değil.

***

Evet, Demokrat Parti iktidarına son vererek Başbakan ve bakanları katleden 27 Mayıs (1960) darbecilerinin işlemiş olduğu cinayetler hakikaten saymakla bitecek gibi değil. Bu âsi cânilerin günah ve cinayet listesi öylesine kabarıktır ki, üzerinde ciltler dolusu kitap yazılsa, yine de az gelir. Burada, sadece birkaç misalini zikredelim.

Darbe yapıldığı esnada, Genelkurmay Başkanlığı makamında bulunan kişi Rüştü Erdelhun Paşa’ydı. İstiklâl Harbi kahramanlarından olan Erdelhun Paşa, 23 Ağustos 1958’den beri bu makamda bulunuyordu.

1894 Edirne doğumluydu ve yirmi yaşından, yani 1914’ten beri ordunun içinde çeşitli kademelerde başarılı hizmetlerde bulunmuş şerefli bir subaydı.

Ordunun başında bulunduğu 1958’den beri bünyede yaşanan bir rahatsızlığın, bir hazımsızlığın farkındaydı. Ancak, ordunun siyasete ve ideolojik cereyanlara kapılmasını doğru bulmuyor ve bu düşüncesini hemen her fırsatta seslendiriyordu.

Başkomutanın darbeye taraf olmadığını anlayan alt kademelerdeki cuntacılar, gizli bir faaliyet yürüttüler ve 27 Mayıs gecesi Korgeneral Cemal Madanoğlu liderliğinde her yönüyle insanlık dışı bir darbe gerçekleştirdiler.

Erzurum’daki 3. Ordu Komutanı Ragıp Gümüşpala’nın Madanoğlu’na itirazı üzerine, darbeciler telâşlandılar ve İzmir’de emeklilik hayatını yaşayan eski Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel’i gece yarısı apar-topar alıp Ankara’ya getirerek cuntanın başına adeta monte ettiler.

***

Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes’i deviren ve Genelkurmay Başkanını hapsettiren bu cuntacılar, ileriki günlerde daha alt kademeye de indiler ve binlerce subay (Eminsular) ile siyasetçinin hayatını azaba çevirdiler.

Zaman içinde zıtlaşmaya giden birbiriyle de geçinemez hale gelen darbe cuntası, ilk fırsatta “Türkçü sağ” kanadı tasfiye (14’ler harekâtı) etti; dahası, orduda muvazzaf subayların yarıdan fazlasını bir gecede ihraç ederek, tarihte emsâlsiz bir zulümkârlığı irtikâp etti.

Darbecilerin işlemiş olduğu zulüm ve haksızlığın ardı arkası kesilmedi. Yüzlerce DP’li siyasetçi ile birlikte Genelkurmay Başkanı Erdelhun Paşa ve onun gibi düşünen birçok şerefli subay da Yassıada’da yargılandı ve muhtelif cezalara çarptırıldı.

***

Darbeciler tarafından Erdelhun Paşa’nın yerine getirilen Org. Gümüşpala, bir müddet Genelkurmay Başkanlığı yaptıktan sonra diskalifiye edildi ve ordu ile ilişiği kesildi.

İdamlardan sonra siyasete atılan Ragıp Gümüşpala, DP’nin yerine kurulan Adalet Partisi’nin ilk genel başkanlığı görevine seçildi.

1961 yılı sonlarında yapılan genel seçimde, siyaset parçalandı. Hiçbir parti salt çoğunluğu sağlayamadığı için, mecburen (ilk kez olmak üzere) bir koalisyon hükümeti kuruldu. 6 Haziran 1964’te Gümüşpala’nın vefatı üzerine, yapılan olağanüstü kongre neticesinde Adalet Partisi’nin başına Süleyman Demirel seçilmiş oldu.