27 Mayıs’taki zulüm

Türkiye’yi yaralayan darbelerin en başında 27 Mayıs 1960’daki kanlı darbe gelmektedir.

by

Bu darbe hem ‘darbe geleneği’ni başlatmış, hem de maalesef Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanının zulmen idamıyla neticelenmiştir. Bu zulmü yapanları ve o zulüm karşısında sessiz kalanları bu vesileyle bir defa daha tel’in ediyor ve hak ettikleri cezayı alması için Allah’a havale ediyoruz.

27 Mayıs 1960’daki ‘kanlı darbe’nin açtığı yaralar hâlâ sarılabilmiş değil. 1960’daki ihtilâl, sonraki ihtilâllere de zemin hazırlamış bir darbedir. 12 Eylül 1980’deki darbe daha uzun süreli etki yapmış olsa da 27 Mayıs, buna da zemin hazırlayan bir darbe olması bakımından daha fecidir.

Darbelerde neler yaşandığı ancak üzerinden yıllar geçince öğrenilebilir. 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 60 yıl geçtiği halde mutlaka daha bilinmeyen yönleri vardır. Şahitler yaşananları anlatmadan ve belgeler ortaya çıkmadan nelerin yaşandığını öğrenmek mümkün olmuyor. Dolayısıyla ‘sanal âlem’in etkisinde olanların bu darbelerde neler yaşandığını bilmesi çok zor. Çünkü darbeciler kendilerini haklı çıkarmak için gerçeklerin öğrenilmesini istemez ve mümkün olsa belgeleri de imha eder.

27 Mayıs 1960’daki darbe ‘kanlı’dır. 12 Eylül 1980’deki ise siyasîlerin idamına yol açmadığı için güya kansız. Ancak darbe yapanların, darbeye zemin hazırlamak için akıtılan kanlara seyirci kalınması unutulabilir mi? Ayrıca 12 Eylül ihtilâli sonrası ‘Demokrat siyaset’e vurulan derbe, en az siyasetçi idamı kadar siyasete zarar vermiş olmadı mı? Hem öyle bir darbe ki aradan 40 yıl geçtiği halde taşlar yerli yerine oturamadı.

27 Mayıs 1960’daki siyasî cinayetler sadece Başbakan Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam edilmeleri ile sınırlı değil. 27 Mayıs darbesi topyekûn ‘Demokratlar’ı mahkûm etmeye çalışmış bir darbedir. İhtilâl sonrası estirilen hava sebebiyle DP mensupları -oy veren vatandaşa kadar- aşağılanmış ve ‘düşük’ diye etiketlenip korkutulmuştur.

DP mensuplarının yargılandığı Yassıada süreci ise hukuksuzluğun zirvesi ve bir faciadır. Başta ‘İslâm kahramanı’ Başbakan Menderes olmak üzere bütün DP mensupları akla ve hayale gelmeyen şekillerde hakarete maruz bırakılmıştır.

Yassıada’da yaşananları gençlere tam olarak anlatmak icap eder. Bu konudaki kitaplar ve anlatılan hatıralar derli toplu olarak gençlerin hizmetine sunulmalı.

27 Mayıs sonrası tutuklanan ve Yassıada’da yargılanan tek kadın milletvekili olan Prof. Dr. Nuriye Pınar Erdem o günleri şöyle anlatmış: “Yassıada Mahkemeleri faciaydı. Hepimizi erkenden (hücrelerimizden/odalarımızdan) çıkarıp güneşin altında, ayakta bekletiyorlardı. Mahkeme salonuna kadar yavaş yavaş alınıyorduk. Bu arada etraftakiler bizi yuhalıyordu. Elleri tetikte olan askerler bizi izliyordu. (...) Mektuplarımızı 6 satırla sınırlamak zorundaydık. Ben 6.5 satır yazınca nöbetçi subay suratıma fırlattı.” (Haber Turk g., 26 Mayıs 2009)

Bütün darbelere ve bütün darbecilere karşı “Zalimler için yaşasın Cehennem” diyor ve merhum Menderes ve arkadaşlarını bu vesileyle bir defa daha rahmetle anıyoruz. Mekânları Cennet olsun inşallah.