Lübnan ekonomisi alarm veriyor
Lübnan barındırdığı farklı etnik, dini, mezhepsel, siyasi unsurlarla dikkat çekiyor.
by Muhammet ÖRTLEKYakın geçmişte yaşadığı iç savaş ve yurt dışı müdahaleler, ülkenin farklı yapılarını daha belirgin hale getiriyor. Hatta Lübnan parlamentosundaki sandalye dağılımı, mezhesel temsiliyete dayanıyor.
Farklılıklarını zenginliğe dönüştüremeyen Lübnan, siyasi ayrışmaların sahnesi durumunda. Ancak toplum, ekonomik sorunlar karşısında birleşiyor. Telekomünikasyon Bakanı Muhammed Chukair’i, 17 Ekim 2019 Perşembe günü hükümetin “internet üzerinden gerçekleştirilen WhatsApp iletişimlerine günlük 0,20 Cent, aylık toplamda 6 (ABD) doları vergi getirdiği”ni açıklaması, aynı günün akşamında protestolara sebep oldu.
Ekim ayından bu yana protestolar, değiştirilen bakanlar, ekonomik paketler vd. Lübnan’a çözüm üretemedi. Son birkaç ayda Lübnan Lirası %60 oranında değer kaybetti. Korona’dan dolayı işletmeler kapanıp, işçi çıkarmaya başlayınca işsizlik ve yoksulluk arttı. Salgın mevcut ekonomik krizi daha da derinleştiriyor. Ülkenin %65’ini oluşturan orta sınıf giderek eriyor.
Lübnanlı ekonomist Roy Badaro’ya göre “orta sınıfın satın alma gücünün yaklaşık üçte ikisini kaybettiğini ve piramidin alt tarafına taşındıklarını” bildiriyor. Elbette bu sürecin gelir dağılımı adaletsizliği, yoksulluk, yoksunluk, işsizlik vb. sosyal problemleri de beraberinde getirmesi kuvvetle muhtemeldir.
Lübnan’daki 2 milyon Suriyeli ve Filistinli mültecilere yardım eden sivil kuruluşların, artık Lübnanlı’lara da yardım etmeye başladıkları belirtiliyor. Yani Lübnanlılar, misafir ettikleri yabancılara yardım eden konumundayken, yardım alan durumuna geldiler.
1990’lı yıllardan itibaren yeniden inşa edilmeye başlanan Lübnan, ihtiyacı olduğu birçok ürünü ithal etti. Bu durum yıllarca kamu stoklarının boşaltılmasının nedeni gösteriliyor. 1997’de Lübnan diasporasının ülkeye getirdiği ABD dolarını, hükümet muhtelif oranlarda Lübnan lirasına sabitledi. Böylece Lübnan’a yatırım yapılması sağlansa da, mevduat sahiplerinin riski en aza indirildi. Her iki ekonomik araç, bugün ülke ekonomisinin yapısal sorunlarının temelini oluşturdu denilebilir.
Yapısal sorunlara birde, Arap Baharı ve Suriye iç savaşının durgunlaştırdığı piyasayı da eklemek gerekiyor. Lübnan’ın son dönem hükümetleri vaad ettikleri çözüm reformlarını bir türlü gerçekleştiremediler. Bunun en büyük nedenleri aşırı yolsuzluk ve kayırmacılık şeklinde kaydediliyor. Yani ekonominin büyümesi engellendi.
Lübnan Merkez Bankası’nın döviz kurunu korumak amacıyla, mevduat sahiplerine yüksek faiz politikasının sürdürülemeyeceği baştan belliydi. Lübnanlılar paralarını çekmek için bankaların önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Buna karşılık bankalar ise sert sermaye kontrolleri uygulamaya başladı. Şimdi halkın, bankalardan parasını alıp alamayacağı belirsizliğini koruyor.
Dünya Bankası (DB)’nın Kasım ayındaki verilerine göre, Lübnan’da yoksulluğun %30’dan %50’ye yükselmesi bekleniyordu. Bununla birlikte Korona’nın getirdiği işsizlik, paradaki devalüasyonun etkisiyle, DB’nin beklentilerinin daha ilerisine gidildiğine ihtimal veiliyor.
IMF ise, Lübnan ekonomisi için %12 daralma öngörüyor. Hükümet Mart ayında temel hizmet giderlerini karşılayabilmek adına, ülke içinde para tutmak için 1.2 Milyar dolarlık Eurobond borcunu temerrüde düşürmüştü. Bunun bir anlamı da dış borcu ödeyememektir. Diğer taraftan Lübnan’ın temerrüd konusu, alacaklılar arasında kredibilitesini daha da azaltabilir. Ülkenin borcu ise, GSYİH’sının %170’ine eşit olan, dünyanın 3. en yüksek borcu oranı olmaya devam ediyor.
Hükümet IMF’le görüşmelere başladı. Fakat IMF’in kurtarma paketlerinin, protestocuların talepleriyle pek de uyuşmayan kemer sıkma reçetesini dayatması muhtemeldir. Lübnan’da öncelik yolsuzluk ve kayırmacılıkla mücadele etmektedir. Aksi takdirde, IMF yaptırımları kabul edilse bile, halka fayda sağlamayacağı kuvvetle muhtemeldir.