https://media-cdn.t24.com.tr/media/library/2020/02/1581692217920-whats-app-image-2020-02-14-at-17.55

Hatay-İdlib arası 90 km; askeri sevkiyat sürüyor, gerilim yüksek

Gökçer Tahincioğlu Hatay'daki izlenimlerini yazdı

by

Hatay’a doğru ilerlerken, savaşın yol açtığı yıkımı, artık gidilemeyen yerlerin tabelalarından anlamak mümkün.
Belen geçidini geçtikten hemen sonra Halep ve Lazkiye tabelaları karşılıyor sizi. Savaştan önce aralarındaki sınırın anlamsız sayıldığı Hatay ile Halep ve Lazkiye, artık birbirlerine hem çok uzak hem çok yakın. Esnaf, şöyle anlatıyor o yakınlığı ve uzaklığı:
“Eskiden cebimize 100 lira koyduk mu bazen akşam yemeğine giderdik Halep’e. Lazkiye pırıl pırıldı. Oraya da giderdik. Onlar da buraya gelirdi yemeye, eğlenmeye. Zaten yarısı akraba iki tarafın… Şimdi ne o insanlar, ne de gidilecek yerler kaldı. Ama buraya gelenler de ilk başta oralardan geldi. Hâlâ oraya gitmeyi düşünenler de var gelenlerin arasından; artık orayı unutmak isteyenler de… Sonuçta kimse mutlu değil. Biz de değiliz.”
Hatay, askeri sevkiyata, olağanüstü güvenlik kontrollerine ve artık neredeyse sayıları Hatay’ın nüfusuna eşitlenmiş Suriyelilerle yaşamaya alışmış durumda. Kentin uzak mahallelerindeki görüntüyle, merkezindeki görüntü arasında büyük fark var. Bu fark, ilk göç dalgalarından sonra oluşmuş. Suriyeliler, gelir durumlarına göre ilçelere, kenar mahallelere yakın oturmaya başlamışlar. Merkezde de buna uygun bir hayat rutini oluşmuş. Buna karşılık, Halep ve Lazkiye gibi Hatay’a çok yakın olan İdlib’deki gerilim, özellikle nüfusun belli bir bölümü için tedirginlik verici.

Yardım konvoyları

Hatay’da rutin hale gelen güvenlik önlemleri, İdlib’de yaşanan gerilimin ardından biraz daha arttırılmış. Merkez ve ilçelere giden yollar boyunca askeri sevkiyat yapan araçları görmek mümkün. Bununla birlikte İdlib için bağış toplayan Ensar Vakfı ve İHH kamyonları da sıkça karşınıza çıkıyor.

“Savaş tedirginliği var”

HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, bir süredir Hatay ve ilçelerinde, HDP kongresine yönelik çalışmalar yürütüyor. Hatimoğulları, İdlib’de yaşanan gerilim ve olası sonuçları konusunda da halkın nabzını tutuyor, gelişmeleri izliyor.

https://media-cdn.t24.com.tr/media/library/2020/02/1581692115562-20200213-110341-1.jpg

Hatay’da konuştuğumuz Hatimoğulları, bir savaş tedirginliğinin bulunduğunu belirtirken, şunları söyledi:
“İdlib, özellikle selefi, cihadist çetelerin kümelendiği bir bölge. Nüfus, 1,5 milyondan 3 milyona kadar çıktı. İdlib’deki son durum burada da halkı çok olumsuz etkiliyor. IŞİD, güçlü olduğu dönemde, Levant bölgesinde (Filistin, Ürdün, Lübnan, Suriye, Sina Yarımadası ve Hatay’ı içine alan bölge-T24) bir İslam devleti kurmayı amaçlıyordu. Özellikle Arap Alevilerinin bu nedenle cihadist, İslamcı çetelerle ilgili büyük tedirginliği var. Silah sevkiyatı sürüyor bölgeye. Biz bu gerilimi öngörmüş, özellikle İdlib vb. bölgeleri de düşünerek Suriye tezkeresine ‘hayır’ demiştik muhalefet olarak. Ancak HDP dışındaki muhalefet tezkereyi destekledi. Şimdi izliyoruz, Cumhurbaşkanı sanki Suriye devlet başkanı gibi açıklamalar yapıyor. Hükümetin tavrı da aynı… İdlib’le ilgili bir plan mı var, ilhak mı edilmek isteniyor İdlib? Suriye’ye bir savaş mı açılacak? Şu anda bölgede Rusya ile karşı karşıya olunan bir durum var. ABD ise savaş politikasını destekliyor. Türkiye, uzun zamandır, ABD, Nato, Rusya arasında bir sarkaç siyaseti izliyor. Sarkaç siyasetinin sonuna gelinmiş gibi gözüküyor.

“Yenilgi aldıkça Türkiye’yi suçluyorlar”

Türkiye, Suriye’de 12 gözlem noktası oluşturdu. Yapılan anlaşma çatışmasızlık bölgeleri oluşturmak üzerineydi ancak görüyoruz ki bu yapılmadı. Başka faaliyetler yürütüldü. Selefi cihadistler güçlendirildi. Bölgede Türkiye’nin de silahları ile yürütülen bir savaş var şimdi. Sınıra duvar örüldü ama Selefiler’in tehditleri var hâlâ. 2 saatte Reyhanlı’yı alabileceklerini bile söylüyorlar. Duvara rağmen Türkiye topraklarında cenaze namazı düzenleyecek kadar girip çıkabiliyor bu gruplar. Zamanında Hatay’da kurulan sivil kamplarda da bu gruplar vardı yine. Bu yüzden bu grupların yeniden bölgeye gelmelerinden duyulan bir endişe var. Buradaki örgütler rejim güçlerine karşı yenilgi aldıkça Türkiye’yi suçluyor ve suçlayacaklar. Dikkat edilmesi gereken nokta bu… Bu grupların başka ülkelere gönderilmesi gibi ihtimallerin bile masada olduğu bölgede konuşuluyor. Örneğin bir Afrika ülkesine…  Çok bilinmeyenli bir denklem var İdlib’de… Hatay ve çevresinde ise bir savaşa girebileceğimize yönelik tedirginlik sürüyor.”

Askeri sevkiyat sürüyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Askerlerimize zarar gelmesi halinde bugünden itibaren İdlib ile Soçi muhtırası sınırlarına bağlı kalmadan rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum” sözlerinin ardından bölgeye yönelik askeri sevkiyat da sürüyor.
Bölgeden rejime ait ikinci bir helikopterin daha düşürüldüğü haberleri gelirken, Barış Pınarı Harekâtı nedeniyle Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ve Akçakale ilçelerine konuşlandırılan TSK unsurları da İdlib bölgesine kaydırıldı. Çok sayıda tank, obüs, ZPT personel taşıyıcı da sınır hattına getirildi. İdlib’e de sevkiyatlar sürüyor.
Bölgeden gelen haberler, rejimin girmesiyle Serakib’den çekilen muhaliflerin İdlib merkezine yakın bir alanda yeni savunma hatları oluşturduğu yönünde. Karşı saldırılar sürüyor ancak kısa zamanda 20’ye yakın yerleşim birimini kontrol altına alan rejim güçleri de hamlelerini sürdürüyor. Çatışma ortamının, binlerce kişinin göç hazırlığına başlamasına yol açtığı da söyleniyor. Özellikle İdlib kent merkezinde endişeli bir bekleyişin olduğu ifade ediliyor.

Sorunsuz çözüm mümkün mü?

Hatay’dan gelişmeleri yakından izleyen bölgedeki STK’lerin temsilcileri ise İdlib’de sorunsuz bir çözümün çok zor olduğu görüşünde. Rusya’nın, ABD’nin, İran’ın ve Türkiye’nin İdlib hesaplarının ayrı uçlarda olduğunu söyleyen kaynaklar, göç riski, bölgede aileleriyle birlikte kalan savaşçı grupların, çetelerin varlığının çözüm olanaklarını zorladığını düşünüyor. Türkiye’nin olası bir toplu göç halinde kapıları açması beklenmese de belli grupların Hatay’a gelmesinden endişe duyulduğu ortak bir gözlem. Türkiye ve Şam rejiminin geri adımlar atarak tansiyonu düşürebileceği yorumları yapılıyor ancak mutabakatların bozulması ve geri dönülemez noktaya gelinmesi endişesi yüksek.