Musevi Mezarlığı’ndaki 'Fatiha'lı mezar taşının Varlık Vergisi’ne uzanan yüzleşme çağrısı
Musevi Mezarlığı’ndaki 'Fatiha'lı mezar taşının Varlık Vergisi’ne uzanan yüzleşme çağrısı
T24 Haber Merkezi
Adaletsizliğin, haksızlığın incittiği kalbini aşkla tamir eden; aşka olan inancı ve umudu dışında her şeyini devletine kaptırmış bir adam… Varlık Vergisi mağduru Leon Bahar’ın puslu ve zorlu havada aşkı muhafaza edebilme mahareti, aşka yakın ama bir o kadar aşktan bedbaht olanlar için iyi bir ilham kaynağı olabilir. Hele de satın alma üstüne kurulu Sevgililer Günü furyasına maruz kalınan bugünlerde…
(…) Leon Bahar’ın 44 yıllık kısacık ömrü meramını anlatmasına müsaade etmedi. Ömrü vefa etseydi gerçek vatanseverliğin dinle, ırkla, zenginlikle değil, yürekle olduğunu anlatmanın bir yolunu bulurdu belki. Dağına, taşına, insanına âşık olduğu kendi topraklarında yabancı sayıldığına aldırmadan, küsmeden yazardı... Adaleti en başa yazardı. "Herkes için, her daim adalet" derdi. Sonra aşkı yazardı. Şüphesiz en çok aşkı yazardı…
Nurten Yalçın Erüs’ün Kasım ayında Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkardığı "Şair Edip Dürüst Tüccar Leon Bahar’ı Takdimimdir" adlı kitabın arka kapak yazısından bu alıntı. Kitapta pek çok duygu içi içe geçmiş. Ama 480 sayfanın neredeyse tamamına aşk sinmiş. Leon’un karısı Jenny’ye sürgünden yazdığı hasret dolu, ıstırap dolu mektupların her satırında 1940’ların o zorlu şartlarında dahi aşka tutunan, aşktan beslenen dili var. Sürgünden yazılmış her mektup adeta haykırıyor, aşk eşittir mücadele diye…
Kitabın yazarı Nurten Yalçın Erüs eski bir gazeteci. Biyografik roman şeklinde kaleme aldığı kitabın arka planı İkinci Dünya Savaşı’nda uygulanan Varlık Vergisi ve onun yarattığı travma. Kitabın 11 Kasım’da rafa çıkması da tesadüf değil. Varlık Vergisi’nin TBMM’de kabul edildiği tarih 11 Kasım 1942. Kitap, verginin 77. yılında okurla buluştu ve aynı hafta ikinci basıyı yaptı.
Leon Bahar, Ankara’da doğmuş, hayata İstanbul’da atılmış Yahudi bir tüccar. Vergi ilan edildiğinde 38 yaşında. Sultanhamam’da küçük bir tuhafiye dükkanı var. Kendisine 120 bin TL vergi geliyor. Ödenmesi mümkün olmayan bir tutar. Ödeyemiyor ve Şubat 1943’te Aşkale’ye sürgüne gönderiliyor. Oradan Sivrihisar’a... 1943 sonunda uygulama sona eriyor, Leon da kendisiyle aynı durumdaki 1200 kişiyle birlikte İstanbul’a geri dönüyor. Kitap, Leon Bahar’ın 1941 Mayıs ayından sürgün sonuna kadar bir yaşadıklarını, devlet yetkililerine gönderdiği hak arama dilekçeleri ve eşine yazdığı hasret, aşk ve hüzün dolu mektuplar üzerinden anlatıyor.
Yazarın da ön sözünde söylediği gibi kitap bir yüzleşme daveti. Varlık Vergisi gibi azınlık karşıtı politikaların acı ve karanlık sonuçlarıyla yüzleşmekten korkmayalım diyor yazar, ama aynı zamanda kahramanının mektupları üzerinden umuda dair, birlikte yaşama umuduna dair çok fazla söz de söylüyor. Zaten kitabın en çarpıcı noktalarından biri, bugün Ulus Musevi Mezarlığı’nda uyuyan Leon’un mezar taşındaki kitabenin hikayesi. Leon Bahar, devlete yazdığı tüm dilekçelerinde, bu büyük yanlıştan dönülmesi için çağrı yapıyor, adalete duyduğu güveni ısrarla vurguluyor. Vatan haini muamelesi görmenin Aşkale’nin soğuğundan dahi beter olduğunu yazıyor. "Memleketim Türkiye’dir, gidecek başka bir yerim yoktur" diyor.
Onun sesini duyan olmuyor. Bir tek kader arkadaşı, sürgünde dost olduğu Ermeni tüccar Hımayak anlıyor onu… Leon’un ardından mezar taşı kitabesini Hımayak kaleme alıyor. İşte o mezar taşı Leon’un birlikte ve eşit yaşama arzusunun, ayrıştırılmaya itirazının sesi olarak orada, Ulus’ta duruyor. Bir Ermeni, can dostu bir Yahudi’nin mezar taşına yazdığı kitabede gelen geçenden dua istiyor. İstediği duanın adı Fatiha. Mezar taşı Leon’un en büyük arzusunu; din, dil, ırk ayrımına maruz kalmadan, kardeşçe yaşama arzusunu ölümsüzleştiriyor:
Saygıdeğer ey zuvvar
Bu kitabe bu mezar
Eder sizden intizar
Teveccühkar bir nazar
Çünkü oldu Yuda Bahar
Şair edip dürüst tüccar
İyi koca müşfik baba
Samimi dost ve akraba
Ruhen cömert cesur asil
Bir insan ehli kamil
Zahir oku bu saf ruha
İçten gelen bir Fatiha
Kitap aynı zamanda birbirini seven bir çiftin sürgün ve zamanla imtihanını ortaya koyuyor. 1940’ların naif dilini merak edenler Leon’un karısı Jenny’ye yazdığı aşk dolu mektuplarda çok şey bulabilir:
Eğer mektuplarımla biraz olsun teselli buluyorsan geceleri çok sıkıldığında lütfen tekrar oku. Aklında seni ne kadar çok sevdiğim, sana duyduğum aşkı yeterince ifade edememekten yana dertli olduğum bulunsun. Sözlerimi abartılı bulabilirsin. Bil ki sözlerimde büyük bir samimiyet saklı. Çok acı çekiyorum. Biliyorum aradaki mesafeye bakarak birbirimize kavuşacağımız günün çok uzaklarda olduğunu düşünüyorsun. Ama bana inan o mutlu günler sandığın kadar uzak değil.
Sinema ve kitapçılarıyla Pera, apartmanlarıyla yıldızı yeni yeni parlayan Nişantaşı sokakları, henüz küçük bir köy olarak anılan Bebek’te mütevazı yaşamlar, bugün bile birer abide olarak duran ama belki karmaşadan hiç fark etmediğimiz eski İstanbul’un hanları, tüm heybetiyle Haydarpaşa… Kitap, Leon’un iki yıllık yaşam kesiti üzerinden eski İstanbul’da bir hafıza turuna çıkarıyor okurunu.
Kitabın üst başlığı Şair Edip Dürüst Tüccar. Leon, ilk gençliğinden itibaren edebiyata meraklı bir adam. Ne yazık ki çokça denemiş olsa da ortaya çıkarabildiği bir şiiri yok. Gazetelere sürekli yazılar gönderiyor, sürgünde de Ahmet Emin Yalman başta olmak üzere takip ettiği bütün köşe yazarlarına mektuplar yazıyor. Kitap onun ve ailesinin şahsında Varlık Vergisi ayıbını günlük siyasi tartışmaları da kapsayacak şekilde anlatıyor.
Kitap: Şair Edip Dürüst Tüccar Leon Bahar’ı Takdimimdir
Yazar: Nurten Yalçın Erüs
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Kasım 2019, 1. Baskı
Kasım 2019, 2. Baskı