Doç. Dr. Beyza Taşkın: Yıkılan binalar yönetmeliğine uygun yapılsaydı...
by Yeni Çağ GazetesiElazığ'da yaşanan 6.8 şiddetindeki depremin ardından İTÜ'de toplantı düzenlendi. Afet Yönetim Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Beyza Taşkın, “Yıkılan binalar 1975 deprem yönetmeliğine uygun yapılsaydı hafif hasarlı atlatacaklarına eminim” dedi.
İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Elazığ depremiyle alakalı toplantı gerçekleştirildi.
Prof. Dr. H. Serdar Akyüz, “Ana fayı belirleyecek herhangi veri göremedik. Şu kadarlık bir fay kırıldı, şu kadar yer değiştirdi diyemiyoruz” dedi. Afet Yönetim Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Beyza Taşkın “Yıkılan binalar 1975 deprem yönetmeliğine uygun yapılsaydı hafif hasarlı atlatacaklarına eminim” dedi.
Gazete Duvar’da yer alan habere göre, Elazığ’da meydana gelen ve çevre illeri etkileyen depreme ilişkin saha çalışmalarının değerlendirildiği basın toplantısı İstanbul Teknik Üniversitesi, Rektörlük binasında gerçekleşti. Jeoloji Mühendisliği’nden Prof. Dr. H. Serdar Akyüz, depremden sonra bin civarında artçı deprem olduğunu söyledi. Akyüz’ün konuşmasında dikkat çeken yer, ana fay kırığında çok belirgin yüzey kırığı görmediklerini söylemesi oldu.
Akyüz bu bilgiyi şu sözlerle paylaştı:
“Ana fayı belirleyecek herhangi veri göremedik. Yüzey kırığının görüleceği kadar deprem olmadı. Şu kadarlık bir fay kırıldı, şu kadar yer değiştirdi diyemiyoruz. Çalışmaların sürmesi gerekiyor. Şu aşamada yeni bir deprem olacak ya da burası rahatladı demek doğru değil.”
AFAD VE KANDİLLİ'NİN FARKLI VERİ PAYLAŞMASI...
Prof. Dr. H. Serdar Akyüz’e, AFAD ve Kandilli Rasathanesi’nden gelen verilerin -deprem büyüklüğü, derinliği gibi- farklı olmasının sebebini şöyle açıkladı:
“Sadece AFAD ve Kandilli değil, Doğu Akdeniz Deprem Merkezi’nden de farklı veriler paylaşılıyor. Bir süre beklenmesi gereken ve zamanla yerli yerine yerine oturacak bilgiler bunlar. Her deprem sonrası olabilir. Anormal değil ama bu depremde oynayan parametreler daha fazla. Depremin büyüklüğü, derinliği, kırık uzunluğu gibi… Gömülü bir kesimin kırılması da bunda etken. 1999 depreminde, 150 km uzunluğunda bir kırık oluşmuştu. Orada her şeyi net olarak görmüştük. Burada gömülü olduğu için jeofizik verileri ve uydu görüntülerini beklemek durumdayız.”