https://odatv.com/images/2019_12/2019_12_09/iste-sehir-universitesi-krizini-anlama-kilavuzu-09121938_m2.jpg?v=1575895113

İşte Şehir Üniversitesi krizini anlama kılavuzu

Ramazan Bulut yazdı

Şehir Üniversitesi üzerinden başlatılan tartışma neredeyse küllenmişken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri bir demirci körüğü etkisi yaratarak olayı adeta kor haline dönüştürdü.

Sayın Erdoğan partisinin İl Danışma Meclisi’nde özetle şunları söyledi: "Şehir Üniversitesi'nin bir siyasi ayağında bizim, bir siyasi ayağında da malum zatın olduğunu söylüyorlar. Oranın tahsisini yapan benim. Malum zat başbakan olunca bu tahsisi Şehir Üniversitesi'ne mülkiyet devrine dönüştürdü… Öksüz, yetimin hakkını tapu devri yapmak suretiyle yiyor… Peki bu nasıl doğruluk? Yanında kim var? Sayın Babacan var, Mehmet Şimşek var, Feridun Bilgin var. Hani bunlar dürüsttü?.. Burada Halk Bankası’nın dolandırılması söz konusu… Sen Halk Bank'a teminat bile vermedin.”

Sayın Erdoğan’ın “malum zat” dediği Sayın Ahmet Davutoğlu, yapılan suçlamaya karşı Twitter hesabı üzerinden, "İstanbul Şehir Üniversitesi arazisine ilişkin asılsız ithamlara dair" ifadeleriyle bir açıklama paylaştı. Açıklamasında söz konusu devrin 4046 sayılı kanuna uygun yapıldığını, Danıştay’ın tahsis işlemini iptal etmesi üzerine tapu devrinin zorunlu olarak yapıldığını, arazinin eğitim hizmeti dışında kullanılmasının söz konusu olmadığını belirterek, kamu bankalarının Şehir Üniversitesi de dâhil olmak üzere hangi vakıflara ve şirketlere nasıl kredi verdiklerinin, hangilerinin borçlarının yeniden yapılandırıldığının açıklanmasını istedi.

Şehir Üniversitesi’nin yargı sürecini, 08.11.2019 tarihli “Mahkeme Kararını Verdi” başlıklı bir yazıyla bu platformda açıklamaya çalışmıştım. Söz konusu yazı çeşitli çevrelerde oldukça da ilgi görmüştü. Çünkü bir hukukçu olarak yazılarımda siyasal zemine girmemeye özellikle özen gösteriyorum. Zira tek derdimiz var bizim; o da hukukun üstünlüğü…

Gerek Sayın Erdoğan’ın ve gerekse Sayın Davutoğlu’nun karşılıklı açıklamalarını okuyunca bu konuda bir daha yazmak istemedim. Çünkü tartışma iyiden iyiye politik bir zemine kaymıştı. Ancak açıklamalar üstüne yapılan yorumların büyük bir çoğunluğunun bilgi kirliliğinden kaynaklandığını, olayın bir algı yönetimine doğru yol aldığını görünce tekrar yazmaya karar verdim.

ERDOĞAN’IN BİLGİSİ DIŞINDA OLMASININ ZOR BİR İHTİMAL

Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle yola çıkalım. Erdoğan; “Oranın tahsisini yapan benim” dedi. Doğrudur. Fakat burada bir eksiklik var. Şöyle ki, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Şehir Üniversitesi’ne sekiz adet taşınmazın devri yapılmıştır. Ancak bu devir bir anda olmamıştır. Gerek Erdoğan ve gerekse Davutoğlu başkanlığında toplanan her iki kurul da ilk planda taşınmazların İstanbul Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilmek üzere Maliye Hazinesi’ne devrine karar vermiştir. (09.12.2013 tarih ve 2013/199 sayılı ve 24.11.2014 tarih ve 2014/116 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları). Kurul ayrıca arazinin ne şekilde kullanılacağına dair hazine ile üniversite arasında protokol yapılmasını öngörmüştür.

Ancak kısa bir süre sonra Danıştay 13. Dairesi, Özelleştirme İdaresi'nin 2014 yılında Hazineye yapılan bu tahsisini iptal etmiştir. (10.12.2014 tarih, 2010/2932 E.; 2014/4155 K.). Tahsis iptal edilince de Hazine ile Şehir Üniversitesi arasında yapılan protokol hükümsüz kalmıştır.

Davutoğlu’nun başkanlığını yapmış olduğu Özelleştirme Yüksek Kurulu bu kez 29.05.2015 tarih ve 2015/32 sayılı kararla taşınmazın Şehir Üniversitesi’ne doğrudan devrine karar vermiştir. Kısacası Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “Oranın tahsisini yapan benim” cümlesindeki tahsis Danıştay tarafından iptal edilince, bu kez doğrudan devir yoluna gidilmiştir. Bunun da Sayın Erdoğan’ın bilgisi dışında olmasının zor bir ihtimal olduğunu değerlendiriyorum.

Şunu da belirtmeden geçmeyelim, bir kamu malının devri ile tahsisi arasındaki fark teoride farklı olsa da pratikte benzer sonuçları doğurmaktadır. Danıştay 2014 yılında Hazineye yapılan devri iptal etmeseydi, dava konusu 237 parsel numaralı taşınmaz bugün hala Şehir Üniversitesi’nin kullanımında olacaktı. Çünkü Hazine ile yapılan protokolde taşınmaz üzerine Üniversite lehine 49 yıllığına irtifak hakkı tanınmıştı...

İDRİS GÜLLÜCE’NİN İSMİNİ NEDENSE ZİKRETMEMİŞTİR

Bir diğer husus, Sayın Erdoğan’ın, “Yanında kim var? Sayın Babacan var, Mehmet Şimşek var, Feridun Bilgin var. Hani bunlar dürüsttü?..” şeklinde tapu devrini yapan heyetin şaibeli olduğunu ima etmesi…

Oysa başbakanlığı döneminde Sayın Erdoğan'ın kendisi Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı iken, dürüst olmadığını iddia ettiği kişilerden Ali Babacan ve Mehmet Şimşek kurul üyesidir. Diğer iki üye ise dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’dır.

Çünkü Özelleştirme Yüksek Kurulu eski sistemde başbakan ve dört bakandan oluşan bir yapıya sahipti. Dolayısıyla tapu devri işlemini yapan heyette Başbakan olarak Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin ile Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce yer almıştır. Ancak Erdoğan dürüst olmadığını iddia ettiği heyetten muhalif dört ismi saymış; beşinci isim olan İdris Güllüce’nin ismini nedense zikretmemiştir.

Sayın Erdoğan “Öksüz, yetimin hakkını tapu devri yapmak suretiyle yiyor.” dedikten sonra kredi karşılığında Halk Bank’a teminat verilmediğini ve bu vesileyle Bankanın dolandırıldığını söyledi. Burada da bir bilgi eksikliği var. Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından alınan 29.05.2015 tarihli ve 2015/32 sayılı kararda taşınmazların, “Eğitim ve öğretim hizmetlerinde kullanılması ve kullanım amacının tapuya şerh verilmesi kaydıyla 4046 sayılı Kanun’un 2/i maddesi uyarınca İstanbul Şehir Üniversitesi’ne bedelsiz devredilmesi” şeklinde ifade bulunmaktadır. Yani buranın devir amacı eğitim ve öğretim ile sınırlı tutulmuştur. Taşınmazların ileride birilerine başka amaçlarla devri söz konusu değildir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Halk Bankası’na teminat verilmediği” şeklindeki ifadesi de yine eksik bir bilgiye dayanmaktadır. Zira bankalar kredi verirken verdikleri kredinin neredeyse iki veya üç katına denk gelecek kadar ipotek isterler. Şehir Üniversitesi de kullandığı kredi karşılığında Halk Bankası’na, tahsisi iptal edilen arazi dâhil 11 adet taşınmazını ipotek vermiştir.

Şunu da belirtmeden geçmeyelim, Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilen taşınmazlardan sadece bir adet taşınmazın (237 parsel) tahsisi Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Diğer parsellerle ilgili dava açılmadığından ve açma süresi geçtiğinden Üniversite’nin mülkiyet hakkı kesinleşmiştir. 237 parsel sayılı taşınmaz için dava açılmasının nedeni ise Tekel’in tarihi binasının bu arazi üzerinde bulunmasıdır. Söz konusu bina bugün üniversite tarafından restore edilerek kullanılmaya devam edilmektedir.

TARTIŞMANIN CAN ALICI NOKTASI BURADA

Gelelim Sayın Davutoğlu’nun sözlerine… Davutoğlu yapılan tapu devrinin hukuka uygun olduğunu belirtiyor. Aslında tartışmanın can alıcı noktası burada… Tahsis gerekçesine gerekçe olarak 4046 sayılı Kanunun 2/i maddesi gösterilmiş. İlgili düzenleme aynen şu şekilde:

“Özelleştirme uygulamalarında, millî güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlar hariç, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğine sahip eğitim kurumları ve mahalli idarelere” devir yapılmaması, İlkeleri esas alınır”. (4046, m.2/i).

Görüldüğü üzere devir işleminde anahtar rol, kamu yararının bulunup bulunmaması hususudur. Üniversite yönetimi ayrıca, 5018 sayılı Kanunun 45/3 maddesini de yargı sürecinde bir argüman olarak ileri sürdü.  

“Kamu idareleri, ihtiyaç fazlası taşınırları ile görmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinde kullanılacağına ve amacına uygun kullanılmaması halinde geri alınacağına dair tapu kütüğüne şerh konulması kaydıyla taşınmazlarını diğer kamu idarelerine bedelsiz olarak devredebilir”. (5018, m.45/3).  

Yapılan yargılama sonucunda Danıştay 13. Dairesi Üniversite’nin itirazlarını kabul etmeyerek devir işlemini ikiye karşı üç oyla iptal etti. Üniversite kararı, Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu nezdinde temyiz etti. Kurul da yine bir oy farkla Üniversite’nin temyiz talebini reddetti ve karar kesinleşmiş oldu.

Danıştay 13. Dairesi, Şehir Üniversitesi’nin 5018 sayılı kanun çerçevesinde, “bir kamu idaresi olmadığı” ve “devrin hangi yöntemle yapılacağına ilişkin bir kurala yer verilmediği” hususlarını iptal gerekçesi olarak gösterdi. İki üye ise bu konuda idarenin takdir yetkisinin olduğu, üstelik işlemde kamu yararının da bulunduğu gerekçesiyle söz konusu karara muhalif kaldı.

YÜREĞİ KÜT KÜT ATAN 7080 ÖĞRENCİ VE 758 AKADEMİK VE İDARİ PERSONELİN GELECEĞİ SÖZ KONUSU

Görüldüğü üzere bu konuda hukuken çok net diyebileceğimiz bir tespit söz konusu değildir. Bunun nedenlerinden biri de, özelleştirmelerin alt yapısı oturtulmadan alelacele yapılmasıdır. Nihayetinde mahkemenin iptal gerekçesi açısından olaya baktığımızda, Sayın Davutoğlu başkanlığında yapılan devir usulsüz ise Sayın Erdoğan başkanlığında yapılan tahsis de usulsüzdür. Çünkü her ikisindeki ortak amaç da kamu yararı iddiasıdır.

Fakat geldiğimiz aşamada bunu bir hesaplaşma noktasına getirmenin de kamusal bir yararı bulunmamaktadır. Zira ortada, yüreği küt küt atan 7080 öğrenci ve 758 akademik ve idari personelin geleceği söz konusudur.

Davutoğlu açıklamasının bir yerinde yapılan devir ile, “…bahse konu arazinin rant haline dönüşmesi engellenmiş” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Zira 2014 yılında TOKİ söz konusu arazide konut ve ticari alan (AVM) yapımı için ihale ilanı vermiştir. İlanda ihale tarihi 21.10.2014 olarak belirtilmiştir. Gerek söz konusu ilan ve gerekse diğer belgeler, bu yazımın altında bilginize sunulmuştur.

Asıl bundan sonra ne olacak? Üniversite tarafından 2016 yılından itibaren yaklaşık 300 milyon Türk Lirası harcanarak devri iptal edilen 237 parsel üzerinde kampüs alanı ile birlikte hâlihazırda 7 fakülte, 3 enstitü, 14 meslek yüksekokulu, araştırma ve uygulama merkezleri, öğrenci yurtları, laboratuvarlar, kütüphaneler, açık-kapalı spor salonları, konferans salonlarından oluşan onlarca yapı kurulmuş ve faaliyete geçmiş durumda…

Eğer iddia doğrultusunda amaç Halk Bankası’nın alacağını tahsil etmek ise bunun yolu Üniversite’nin elini kolunu bağlamak mıdır? Şu an uygulanan ihtiyati haciz neticesinde ne üniversite nefes almakta ne de Halk Bankası alacağını tahsil edebilmektedir. Kaldı ki tapu devir işlemi iptal edilse bile tapu hala Şehir Üniversitesi’nin elindedir. Ayrıca bir tapu iptal ve tescil davası açılması gerekecek. Ülkemizde bu tür davalar ise ortalama 4-5 yılda bitmektedir. Üniversite’nin arazi üzerinde inşa ettiği binalar bulunduğu için de bu davanın daha uzun sürmesi kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Medeni Kanun gereği taşınmaz üzerinde bulunan binaların değeri arsa değerinden fazla ise iyi niyetli eski malikin bedelini ödemek kaydıyla taşınmazı geri alma hakkı vardır.

Üniversite’nin mütevelli heyeti Ömer Dinçer, Faruk Deniz, Mustafa Mente, Oral Avcı, Cüneyt Kaya, Ahmet Ademoğlu ve Peyami Çelikcan gibi isimlerden oluşmakta. Zeynep Bodur, Vahap Küçük ve Aziz Sancar ise yakın zamana kadar mütevelli heyetinde yer alan isimler. Dolayısıyla Üniversite kötü yöneltildi, içi boşaltıldı demeden önce bir düşünmek gerekir diye değerlendiriyorum. Kaldı ki bu üniversite her yıl YÖK tarafından idari ve mali yönden denetlenen bir kurumdur.

Kim kimi dolandırdı bilemem! Ama bir sorum olacak; Ahmet Davutoğlu bugün muhalif olmasaydı Şehir Üniversitesi bu duruma düşer miydi? Sorumun cevabı kendi içinde olsa da ben yine de sormuş olayım…

https://odatv.com/images2/2019_12/2019_12_09/09_aralik_2013_tarihli_oyk_karari.jpeg

 

9 Aralık 2013 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı

https://odatv.com/images2/2019_12/2019_12_09/devir_talebi.png

Devir talebi

https://odatv.com/images2/2019_12/2019_12_09/tapu_yazi.png
https://odatv.com/images2/2019_12/2019_12_09/halkbankas.jpg

Ramazan Bulut

Odatv.com

Tweet

26,282 Bu habere tepkiniz: