Çakır: Suçlamalar başladı, AKP'de erime hızlanacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Şehir Üniversitesi olayı üzerinde gelişen çatışmasının AKP'deki erimeyi hızlandırması bekleniyor.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun genel başkanlık yaptığı AKP'den istifası ve yeni parti kurma yoluna gitmesi, aynı zamanda 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile eski bakan Ali Babacan'ın da yeni parti çalışmaları AKP'yi zor duruma düşürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin İstanbul İl Danışma Meclisi’nde isim vermeden Davutoğlu ve Gül'e yüklenmişti. Davutoğlu'ndan "malum zat" diye bahseden Erdoağn, Gül için de "halef-selef olduğumuz Cumhurbaşkanı" ifadesini kullanmıştı. Erdoğan'ın her iki isme yönelik bu tavrı attıkları partileşme adımlarına yorulmuştu.
Gazeteci Ruşen Çakır, Şehir Üniversitesi üzerinden alevlenen tartışmanın, önümüzdeki günlerde yeni iddiaları ortaya çıkaracağını kaydetti. Çakır, birbirleri hakkında pek çok bilgiye sahip olan tarafların her ifşasının, aynı zamanda bir itirafa dönüşmesi sebebiyle, AKP'nin erimesinin hızlanacağını öne sürdü.
Çakır, Davutoğlu'nun "Yaşayan bütün Başbakan ve Cumhurbaşkanlarının mal varlıklarını araştırmak üzere TBMM'de komisyonlar oluşturulsun" çağrısını kendi kurduğu medya platformu Medyascope'ta değerlendirdi.
ESKİ BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANLARI...
Ahmet Davutoğlu'nun çağrısında kast edilenin kendisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bir ölçüde de önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduğunu belirten Çakır, "Onun dışında şu anda yaşayan eski başbakanlar olarak Tansu Çiller, sağlık durumu pek iyi olmamakla birlikte Mesut Yılmaz ve eski Cumhurbaşkanı olarak da Ahmet Necdet Sezer var, benim ilk aklıma gelen; ama burada esas olarak kast ettiği, tabii ki Erdoğan’la kendisinin mal varlıklarının karşılaştırılması. Buradan da bir yolsuzluk iddiaları üzerinden birbirlerini suçlamaya başladıklarını görüyoruz" dedi.
Çakır, tartışmanın taraflarını sayarken, "Bir tarafta Erdoğan var, diğer tarafta, birlikte hareket etmemekle birlikte, ayrı ayrı parti kuruluşu yürüten Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve tabii ki onların ekipleri var" ifadelerini kullandı.
"AKP'NİN ENDER İCRAATLARINDAN BİRİ"
Şehir Üniversitesi’nin kuruluşunu da hatırlatan Çakır, şöyle konuştu:
"Ahmet Davutoğlu, Mustafa Özel gibi birtakım İslâmî kesimin bir dönem çok etkili olan entelektüellerinin Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV) adı altında örgütlendiklerini ve burada seminerler, daha çok sosyal bilim ağırlıklı seminerler dizileri düzenlediklerini biliyorduk. Bu vakıf, daha sonra üniversite olayına girişti. AKP iktidarıyla beraber de çok geniş imkânlardan yararlanarak, giderek büyüyen bir üniversite haline geldi. Ülker grubunun bu üniversiteye uzun bir süre destek verdiğini de biliyoruz; ama daha sonra desteğini çektiğini de biliyoruz. Üniversite, Türkiye ortalamasının üzerinde bir üniversiteydi ve özellikle de İslâmî camianın entelektüel faaliyet anlamında bu AKP iktidarında ortaya getirebildiği ender olaylardan birisiydi ve bu anlamda da bir değeri vardı."
"ERDOĞAN, BU İSİMLERİ HEDEF ALACAK"
Şehir Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer Dinçer’in kimliğine de dikkat çekerek, Dinçer’in Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde danışmanlığını yaptığını, Başbakanlığı döneminin ilk müsteşarı ve daha sonra Millî Eğitim Bakanı olduğunu hatırlatan Çakır, "Ama Ömer Dinçer de bir süredir Erdoğan’dan ayrı hareket ediyor" diye konuştu.
Davutoğlu’nun önümüzdeki hafta sonuna kadar, Ali Babacan’ın da yıl sonuna kadar partisini kuracağına işaret eden Çakır, “Yıl sonuna kadar iki parti olacak ve Erdoğan, dünkü çıkışıyla bu kişilere karşı kayıtsız olmayacağını, bu kişileri doğrudan hedef alacağını göstermiş oldu” dedi.
Erdoğan’ın Davutoğlu ve Babacan’ı hedef alırken Şehir Üniversitesi’ni ve dolandırıcılık, yolsuzluk iddialarını kullanmış olmasının kendisi için doğru bir strateji olmayabileceğini ifade eden Çakır, nitekim Davutoğlu’nun, Erdoğan’ın suçlamalarının hemen ardından ‘Hadi bakalım, her şeyi dökelim ortaya’ dediğine işaret etti.
"MÜCADELE SİYASET ÜZERİNDEN DEĞİL İLKELER ÜZERİNDEN YÜRÜYECEK"
Çakır, "Anlaşıldığı kadarıyla önümüzdeki dönemde taraflar, özellikle şu aşamada gördüğümüz kadarıyla, Davutoğlu ve Erdoğan arasında siyaset değil, ideoloji değil, politika değil, esas olarak duruş üzerinden; dürüstlük ki Erdoğan öyle söyledi, ‘Bu arkadaşlar dürüst olduklarını söylüyorlar ama…’ diye başladı; dürüstlük, temizlik, erdem, ahlâk gibi konularda, sembolik konularda bir kapışma olacak" diye konuştu.
Bu ‘kapışma’nın eşit bir kapışma olmayacağını belirten Çakır, "Çünkü Erdoğan’ın çok güçlü bir medya imkânı var. Devletin çok geniş imkânları var. Karşı tarafta insanlar, parti kurmakta, kurucu bulmakta, bina bulmakta, maddî kaynak bulmakta bayağı zorlanıyorlar. İmkânsız değil; bayağı da yol almış durumdalar ama Erdoğan’ın imkânlarıyla kıyaslanamayacak bir durumdalar" dedi.
Her iki tarafın da birbiri hakkında çok sayıda bilgisi olduğuna işaret eden Çakır, tarafların eski defterleri açmaları sonucunda bunun kazananının olmayacağını ileri sürdü. Çakır, bu mücadelenin özellikle Erdoğan tarafında çok centilmence geçeceğe benzemediğini dile getirdi.
Çakır, sözlerine şöyle devam etti:
"Erdoğan niye böyle bir şey yapıyor? Çünkü artık çaresiz. Engelleyemiyor. Katılımları engelleyemeyecek. Bu partilerin kurulmasını engelleyemedi; çünkü ne parti kuracak olanlara ne de bu partilere yönelecek olanlara sunabileceği çok fazla bir şey yok. Maddî imkânlar da eskisi kadar parlak değil; çünkü ülke ekonomik bir krizden geçiyor. İmkânlar iyice daralmış durumda ve Erdoğan artık tek adamlaştıkça zaten kimseyle iktidarı paylaşmaya niyeti olmadığını da göstermiş oluyor. Böyle bir durumda bu savaş başladı.
Peki, karşı taraf ne yapacak? Karşı taraf, daha alttan alır gibi yapacağa benziyor; ama cevabını da esirgemeyecek anlaşılan. Tabii bu arada esas olarak, kavga haline girerlerse, polemikle giderse iş, esas olarak niçin parti kurduklarını anlatmakta zorlanabilirler. Bu noktada Babacan ekibinin Erdoğan’la kavgaya daha az gireceğini, girmek isteyeceğini tahmin ediyorum. Orada daha kolektif bir arayış var; kolektif bir liderlik arayışı var. Bir Abdullah Gül’ün himayesinde yürüyen ama Babacan’ın da genel başkan olacağı ama çok sayıda farklı, güçlü isimlerin olacağı bir hareket, bir parti bizi bekliyor, anladığım kadarıyla; ama Davutoğlu’nun hareketi, büyük ölçüde Davutoğlu’nun kişiliği üzerinden şekillendiği için, orada Erdoğan’la Davutoğlu arasında bir egoların savaşı olayına daha fazla tanık olabiliriz. Çünkü hep bu konuda yaptığım yayınlarda söylediğim gibi Davutoğlu, genellikle birinci tekil şahıs (ben) kullanıyor, konuşuyor; ama Babacan, birinci çoğul şahıs (biz) kullanıyor.
"TOPYEKÜN SAVAŞI ERDOĞAN BAŞLATACAK"
Çakır, Aydınlık gazetesi / Vatan Partisi çevresinin, Davutoğlu’nun ve Babacan’ın parti hareketlerinin birtakım emperyalist dış güçlerle alâkalı oldukları iddiasıyla onlara karşı bir karalama kampanyasını iktidardan da önce yürüttüklerine işaret etti. Çakır, “Yani bir tür, iktidarın bu konuda daha başlatmadığı savaşın öncü savaşlarını kendi çapında vermeye çalıştı. Tabii etkileri çok fazla olmadığı için çok dikkat çekmemiş olabilir; ama bundan sonraki süreçte belli ki topyekûn bir savaşı Erdoğan başlatacak” dedi.
Önümüzdeki dönemde AKP’deki erimenin herkesin gözü önünde cereyan edeceğini ileri süren Çakır, ‘Erdoğan / Davutoğlu savaşında’ AK Parti teşkilatlarında bulunmuş olanların ve seçmenlerinin her iki taraftan da uzak durma eğilimine girebileceklerini ya da başka siyasî hareketlere yönelebileceklerini ifade etti.
Çakır, Erdoğan’ın hangi argümanları kullanacağının, devletin hangi organlarını bu mücadeleye dahil edeceğinin, yargıyı kullanıp kullanmayacağının bu konuda belirleyici olacağını söyledi.
"İFŞA VE İTİRAFLAR İÇ İÇE OLACAK"
Bu konuda yeni yeni iddialar ortaya atılacağı tahmininde bulunan Çakır, “Erdoğan, karşı tarafı suçlarken aslında kendisinin de hukuk dışı birtakım şeylere göz yummuş olduğunu da bize göstermişti. Bunu da özellikle vurgulamak lâzım” dedi.
Çakır, AK Parti’den iki parti daha doğacağını ancak AK Parti ve kurulacak iki partiden oluşan bu 3 partinin toplamının, AK Parti’nin güçlü olduğu dönemlerdeki itibara ve oy oranına ulaşacağını zannetmediğini, bu sürecin, AK Parti’deki erimeyi hızlandıracağını ifade etti.