KALBİ SAKAT OLMASIN YETER!
“Engelliğin bir hayırseverlik meselesi olduğuna ilişkin yanlış inanış, engelli kişilerle ilgili önyargıların altında yatan nedendir.”
Etiyopyalı insan hakları avukatı, kör bir avukat Yetnebersh Nigussie bunları söyleyen.
5 yaşında kör olması ve 7 yaşına kadar imkânsızlıktan doktora gidememesi, çocuk yaşta evlenmesine engel olmuş ve annesi ve ninesinin gayretleriyle yardım alınıp okutulmuş. Şimdi kırdığı kader zincirine yeni kız çocuklarına destek olarak halkalar ekliyor.
Evet, hayırseverlik manevi olarak çok tatmin edici ve cennete hazır bilet. Ve kocaman bir ego tatmini!
İş bunu içselleştirip, hayır olsun diye değil, herkesin insan gibi yaşamaya hakkı olduğu için elinden tutmakta.
Eşit olduğumuza inanmakta!
Mesele ne biliyor musunuz aslında;
Bütüne değil, eksik diye algıladığımız parçaya odaklanmakta!
Kör bir arkadaşımla sohbet ederken, kulağım görüyor benim.
Sağırsa, gözüm duyuyor
Yürüyemiyorsa, dilim yürüyor.
Düşünemiyorsa, aklı biraz yavaşsa, kalbim düşünüyor.
Kalbim…
Ah kalbim…
İşte o eksilmeyen tek organ.
Ama o sakatlandıysa, o sakat kalp dünyadaki en büyük bölücü.
“Olsun, oğlun sakat olabilir, kalbi sakat olmasın” diyerek kızını veren bir babanın sözleri bunlar.
Mucize Aşk 2 filminin en can alıcı (daha doğrusu can verici) repliği.
Gözümle yıkadım filmi baştan sona dek.
Kalbime yazdım sıcacık anlattıklarını kare kare;
İçini görmek, içini sevmek, ruhunu sevmek
Vazgeçmemek
Dokunmak, hayatlara dokunmak
İyileştirmek, sabırla iyileştirmek, bıkmadan, usanmadan, inanarak
İnanmak, güvenmek, hayata, insanlara, aşka
Aldığın yardımı, elden ele başka yüreklere taşımak, içinde hapsetmemek
Ben değil, biz olmak
Bölüşürsek çok olmak, bölünürsek yok olmak.
Doğu, Batı, Kuzey, Güney olmamak, yönsüz, bölgesiz olmak,
Dilsiz, dinsiz, milliyetsiz, cinsiyetsiz olmak!
Ah yüreğim
Sadece YÜREK olmak, sakatlanmamış bir yürek.
Zaten ona da SAKATAT diyoruz.
Göğüs kafesinizin ortasında hafifçe sola doğru ne taşıyorsunuz?
YÜREK mi?
SAKATAT mı?
Hayırseverlikle değil HAYATSEVERLİKle mi dokunuyorsunuz etrafınıza?
Hiç dokunmadınız mı?
Dokunun, yumuşacık kadife gibi bir şeydir yürek, dokunanın da yüreği kadife gibi olur.
Khrishnamurti, Tanrı Üzerine kitabında şöyle diyor;
“…..Zihin toplumsal sorunu yaratmıştır ve sorunu yarattığı için kendini temelde değiştirmeden sorunu çözmeye çalışır. Dolayısıyla sorunumuz zihindir, kendimizi üstün hissetmemizi isteyen ve bu nedenle toplumsal eşitsizliği yaratan, kendisini malda, ilişkide ya da fikirlerde, başka bir deyişle bilgide güven içinde hissettiği için çeşitli biçimlerde sahiplenme peşinde koşan zihin.
Bu eşitsizliği yaratan durmaksızın güvende olma isteğidir. Bu sorun, eşitsizliği yaratan, sevgiden yoksun zihni anlayıncaya kadar çözümsüz kalacaktır.”
Zihnimizdeki öğrenilmiş, içine tıkıştırılmış dolguları atmadan başkalarını berrak göremeyiz.
Bırak, düşünme, eski bilgilerini unut, naftalinlediklerini de kapının önüne koy, çöpe gitsin.
Kalbini eline al, başına tak ve başkasına ver.
Korkma tükenmez, kalp tıpkı kertenkele kuyruğu gibi, verdikçe kendini yenileyen bir organdır.
Hep sende duruyorsa, zaten mangaldan başka yere gelmez o!
MAVİ CÜMLE
Kalkarken masadan,
bir mavi cümle bıraktım
beyaz örtünün üstüne.
Aldı onu gözlerine taktı,
içine yüreğinden kırmızı kattı,
havalandı gülüşümden menekşeler
Kırmızı azaldı, mavi çok!
Irmaklarca huzur,
deniz oldu, okyanus oldu kabardı.
Yükseldi yağdı yüreğine.
Mavi, sarıya sevdalandı.
Öpüştüler, damla damla,
zümrüte kesti
Umut dalgalandı yeşil yeşil
Bir mavi cümleyle başladı her şey…