http://img.fotospor.com/images/contentcat/155350068013.jpg

RIZA'YA KİM '' ÇALIM ''ATACAK

Milli takımı Mustafa Denizli çalıştırıyordu. Doğu Alman takımı Sovyet bloğunun çökmesinden sonra bir mili maça  çıkıyordu. Özel  bir karşılaşmaydı. Denizli maçtan iki gün önce beni yanına çağırmış ve Doğu Alman takımı ile  bilgiler istemişti. Doğu Alman takımında bir - iki gazeteci vardı. Bir tanesini iyi tanıyordum. Onu bir gece önce Kumkapı'da yemeğe götürdüm. Bütün takımla ilgili gerekli detayları topladım. Ve Denizli'ye ilettim. Maç Ali Sami Yen'deydi. Denizli maçın başlamasına  az bir süre kala beni soyunma  odasına çağırdı. Solaçık kimin oynadığını sordu. Doğu Alman takımının kapısındaki gazeteciye gittim. Onu da öğrendim. Sonra Mustafa Denizli'ye döndüm. Son bilgiyi de verdim. Şunu söyledi ''Hemen Rıza'yı sağbeke koyacağım. Bu oyuncuyu ancak o durdurur .''
Türkiye o maçı 3-1 kazandı. Rıza maçın en iyi adamlarından biriydi. Beşiktaş'ın  ''Atom Karıncası'' yine bildiğini yapmış, Doğu Alman  takımının en iyi oyuncusunu sahadan  silmişti.
Rıza1963 Sivas doğumluydu. Babası Bektaş amcaydı .Çok çalışkan ve dürüst bir adamdı. Çocukları için  her şeyi yapardı. Rıza oturdukları evde babasının yerine zilleri çalar ve bakkala gider, alışverişlerini yapardı. Futbolu çok severdi. Futbolcu olmak istiyordu. Beşiktaş genç takımına girmek istiyordu. Kaleci olarak denendi. Olmadı. Oraya koydular olmadı, buraya  koydular olmadı. Ama  Rıza yılmadı. Çabası bitmedi. Ve sonunda Beşiktaş genç takımına  alındı .

MİLİÇ KADROYA ALIYOR

Miliç Beşiktaş teknik direktörüydü. Rıza kadrodaydı. Devre arasıydı. Beşiktaş  İskenderun'da kamptaydı. Özel  bir maç vardı. Miliç ilk kez  genç takımdan aldığı Rıza'ya şans verecekti. Verdi de. Ve Rıza o maçtan sonra bir daha  Beşiktaş formasını çıkarmadı. Her maçta üstüne koymaya  başladı. Gün geldi, o  ilkokulu bitiren ve öğrenim hayatına veda eden Rıza üniversite  mezunu Metin, Ali ve Feyyaz'ın  önünde Beşiktaş kaptanı olarak sahaya  çıkacaktı. Rıza müthiş maçlar çıkarıyor, herkese ''parmak'' ısırtıyordu. Rıza  hem  annesini o kaldıkları  gecekondudan  kurtarmış, Ortaköy'de çok güzel bir ev almıştı. Doğduğu köyü de unutmamış, Sivas'ın Yıldızeli yöresine okul, yol ve köprü yaptırmıştı. Çok aklı başında bir çocuktu. Sigara, içki kullanmaz ve dengeli davranırdı. Evlenmişti. İki kızı oldu. Çocuklarını okuttu. Bir yandan futbol oynuyor, bir yandan da ''iyilik meleği' gibi etrafına destek  olacak şeyler yapıyordu. Milli takımında değişmez oyuncusuydu. Bir süre sonra yaşı geldi ve  futbolu  bırakmak zorunda kaldı

İNGİLTERE'DE ÖĞRENİM GÖRDÜ

Hedefi hocalıktı. Antrenörlük yapmak istiyordu. Göztepe, Ankara'da, Rizespor'de, Beşiktaş'ta, Trabzonspor'da çalıştı. Hep bir adım atlıyor, kendisini bir üst  seviyeye çıkarıyordu .Son hocalık  yaptığı Konyaspor'da başarılı olmuş ve takımı yukarılara çıkarmıştı. Ama kazandığı bir maçtan sonra anlamadığı bir şekilde ''kapının önüne '' konmuştu. Anlaşılır gibi değildi. Bileğini bükemeyenler, kalbini  kırdılar. Ama Rıza'ydı o. Ne mücadele geçirmiş, hepsinin üstesinden  gelmişti. Sivasspor'un başına geçti.
Sivasspor'un başında Mecnun Odyakmaz gibi Sivas'ın olmazsa olması kulüp başkanı vardı. Cesur ve mücadeleden vazgeçmeyen bir başkandı. Çok iyi  bir takım kurdular. Emre Kılınç, Mert Hakan Candaş, Erdoğan, Hakan Arslan, Yatabare, Fatih Aksoy, Caner, Uğur Çiftçi, Kone, Gaıano gibi  oyuncuları vardı. Lige müthiş bir başlangıç yaptılar. Kazandıkça, muhteşem  maçlar oynadıkça  daha  da coştular.
Rıza  İngiltere'ye gitmiş ve  bildiklerini geliştirmişti. İyi bir hocaydı .Hedefi şampiyonluktu. Şimdi o  bizim  mücadeleden  kaçmayan ve doğru atılımlar yapan Rıza  yürüdükçe  yürüyor. Başarı ona yakışıyor. Bakalım  kimse  Rıza'ya ''çalım atabilecek ve onu ''alt'' edebilecek mi?