Akar: Barış Pınarı'nı Türkiye'nin NATO'yu reddi gibi göstermek yanlış

by

Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler, euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

Dr Hulusi Akar, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı

Bu hafta NATO’nun 70. kuruluş yıl dönümü ve İttifak liderleri bu çerçevede Londra’da bir araya gelecekler.

Bu zirve, bir süre önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “ittifakın beyin ölümü yaşadığı” yönündeki açıklamasının ardından gerçekleşiyor.

Gerilimin yüksek olduğu geçen yılki NATO liderler zirvesinden de akıllarda kalan NATO’nun ömrü ve faydalı olmaya devam edip etmeyeceği yönündeki tartışmalardı. Ancak bu yılki zirveye yaklaştığımız şu günlerde tartışma konularından biri de Türkiye.

Bazı çevreler, ulusal güvenliğimiz için attığımız adımları – örneğin Suriye’nin kuzeyindeki son operasyonumuzu – NATO ittifakını hiçe saydığımızın kanıtı olarak gösterme çabasında.

Tabii bu iddialar, mantık dışı ve konuya ilişkin gerçeklerin saptırılmasından başka bir şey değil.

Türkiye, bir üye ülkenin yapabileceği en anlamlı biçimde NATO’ya karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyi sürdürüyor.

İttifakın en eski üyelerinden biri olan Türkiye, NATO içinde en büyük ikinci silahlı kuvvetlere sahip olup GSYH’nın yaklaşık yüzde 1.9’unu NATO’ya ayırarak ittifaka en fazla katkı sunan ülkelerden biri. 2024 yılına kadar bu oranı yüzde 2’ye çıkarma taahhüdüne bağlıyız.

Kore Savaşından Balkanlara, Afganistan’a kadar askerlerimiz dünyanın her yerinde NATO görevlerinde, harekâtlarında ve tatbikatlarında yer aldı, insani misyonlarda kilit rol oynadı. (*)

Türkiye olarak bizim inancımız odur ki bu dünyada NATO, varoluş gerekçesini korumaktadır Hulusi Akar
Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı
Hulusi Akar
Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı
Hulusi Akar
Türkiye Cumhuriyeti Savunma BakanıHulusi Akar
Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı

Yeni sınamalar ve ortak güvenlik tehditleriyle kuşatıldığımız bir dünya var karşımızda. Türkiye olarak bizim inancımız odur ki bu dünyada NATO, varoluş gerekçesini korumaktadır. Bundan sonra da NATO güçlendirilmeli, ittifakın gerçek bir müttefiklik ruhu içinde etkin biçimde çalışması sağlanmalıdır.

İçinde bulunduğumuz coğrafyada Suriye, Irak, İran ve Rusya ile çevrili olan ülkemiz; soğuk savaş döneminde onlarca yıl ittifakın cephe hattında yer aldı. Şimdi de sınırlarımızdaki terör örgütleri ile Avrupa arasında son engel konumundadır.

Bu coğrafyada yaşayan bizler, tüm realiteleriyle, dünyadaki riskleri de en derinden hissediyoruz. Devletler veya devlet dışı aktörlerden yönelen tehditler her zaman var olacaktır.

Yıllar ilerledikçe tehditlerin şekli ve taktikleri değişebilir ama kendimizi savunma görevimiz hiçbir zaman son bulmayacaktır.

Bununla birlikte şu seçeneğimiz de var: Ya tehdide açık yaşayacağız ya da kendimizi sağlam biçimde koruyacağız.

Gerçek şu ki aynı ideallerde buluşan uluslar, ittifak içinde hareket ettiklerinde daha güvende olmuşlardır ve olmaya devam edeceklerdir. Bu anlamda NATO, hepimizin daha güvende olmasını sağlamaktadır.

Kesinlikle inancımız odur ki birleşik silahlı kuvvetleri ve güvenlik aygıtlarıyla NATO, dünyada terörün tüm tezahürleriyle ortadan kaldırılmasında kilit bir öneme sahiptir. Ancak bu mücadele tam kararlılıkla gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde terörle mücadele tümden sorgulanır hale gelebilir. NATO müttefiklerimiz, dünyanın birçok bölgesinde teröristlerle kararlılıkla mücadele etmişlerse de bir bölgede bu görevlerinden geri durmuşlardır.

Türkiye, ulusal güvenliğini ve bölgesel istikrarı tehdit eden bir terör örgütünün sınırları boyunca oluşturduğu koridordan temizlenmesine yardım etmeleri için müttefiklerine yıllardır çağrıda bulunmaktadır.

40 bin vatandaşımızın canına kıyan ve tüm dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı PKK’nın Suriye kolu olan YPG, hapishanelerdeki DEAŞ üyelerini Türkiye’ye geçmeleri için serbest bırakmış, Türkiye topraklarında hain terör eylemleri gerçekleştirilmesi için sınırımızdan açtıkları tünellerle Türkiye’ye mühimmat sevketmiştir.

Kolektif bir yaklaşımı tercih etmemize rağmen sonunda tek başımıza hareket etmek zorunda kaldık

Defalarca NATO ortaklarımıza Suriye’de bir güvenli bölge oluşturulmasını önerdik ve ABD ile birlikte bazı planlar üzerinde mutabık kaldık. Ne var ki bu mutabakatlar yerine getirilmedi. Harekete geçmemiz artık zaruret haline geldi. Kolektif bir yaklaşımı tercih etmemize rağmen sonunda tek başımıza hareket etmek zorunda kaldık.

Müttefiklerimizin çoğu, YPG’nin ülkemiz için oluşturduğu güvenlik tehdidinin tanımlanması ve çözüm geliştirilmesi için bize yardımcı olmadı ve bizi kendi savunmamızda yalnız bıraktı. Ardından da sırf bunu yaptığımız için bizi kınadılar.

Bu tepkileri son derece haksız ve anlaşılmaz buluyoruz. Çünkü Türkiye bugüne kadar güvenlik ve terörle mücadeleye büyük bir ciddiyetle yaklaşmış, bu mücadelesini etkinlikle, aynı zamanda NATO müttefikleri ile en üst düzeyde koordineli biçimde yürütmüştür.

Türkiye, yıllardır “Suriye’de DEAŞ’e Karşı Koalisyonun” askeri çabalarında en önde yer almıştır. DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO ordusu, Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bu mücadelede imkânlarımızı ve bölgede terörle mücadele operasyonlarında kilit rol oynayan İncirlik üssümüzü koalisyonun hizmetine açtık.

NATO ailesi bizi yakından tanımaktadır. Birlikte planlamalar yaptık, dünyanın her yerinde operasyonlarda, sahada birlikte çalıştık. Her gün istihbarat paylaşıyor, terörle mücadele çabalarımızı koordine ediyoruz. Aslında en ideali, bu ittifakın bizimle birlikte hareket etmesi, Türkiye’nin ciddi güvenlik kaygılarına birlikte çözüm araması ve bizim yanımızda durması olurdu.

Tek başına başlatmak zorunda kaldığı Barış Pınarı Harekatında Türkiye; masum sivillerin, tarihi ve kültürel yapılar dâhil altyapının zarar görmemesi için, ülkedeki kırılgan durumun kötüleşmemesi için her türlü önlemi almıştır. Sonuçta Türkiye, Suriye halkının acılarını dindirmek için en büyük yükü omuzlamış bir ülkedir.

Los Angeles nüfusuna denk düşen 4 milyona yakın Suriyeli kardeşimizi ülkemizde ağırlıyoruz

Los Angeles nüfusuna denk düşen 4 milyona yakın Suriyeli kardeşimizi - ki bu arada bunlardan yüz binlercesi YPG terör örgütünün zulmünden kaçan Kürt kardeşlerimizdir - ülkemizde ağırlıyoruz.

Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıların eğitimi, sağlığı ve barınması için bugüne kadar harcadığı para 40 milyar dolardır. Biz, Suriye’de daha fazla yıkımın ne sonuçlar doğuracağının herkesten daha fazla bilincindeyiz ve bu yüzden de Suriye’ye barış ve istikrarın gelmesini istiyoruz.

Operasyona başladıktan sonra teröristlerin bölgeden çekilmesi için iki kez harekâta ara verdik ancak YPG’li teröristlerin ihlalleri hala sürmektedir.

Bu arada Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde yerel halkın normal yaşamına dönebilmesi amacıyla temel hizmetlerin yeniden sağlanması için çalışmakta, hastaneler onarılıp yeniden teçhiz edilmekte, su ve elektrik şebekeleri işler hale getirilmektedir.

Türkiye’nin mücadelesi Kürtlerle değildir ve bizim daha önceki harekatlarımız bunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak biçimde göstermiştir.

Dikkatle bakan herkes şunu anlamaktadır ki bizim mücadelemiz sınırlarımızda ve bölgemizdeki teröristlerledir ve Türkiye sınırının yanı başında güvenli ve demokratik bir Suriye arzulamaktadır. Bu hedef de hem NATO’nun öncelikleriyle hem de uluslararası hukukla uyumludur.

Türkiye kirli banyo suyunu tahliye ederken sudaki bebeği feda etmeyecek yani önemsediği değerleri koruyacaktır

Türkiye Avrupa’daki yaygın tabirle “kirli banyo suyunu tahliye ederken sudaki bebeği feda etmeyecek” yani önemsediği değerleri koruyacaktır.

Bu anlamda Türkiye, NATO içinde tüm yükümlülüklerine bağlıdır. Hem mali katkılarımızla hem de kahraman askerlerimizin çabalarıyla bu yükümlülüğümüzün arkasında durmaktayız.

Aynı zamanda önümüzdeki yıllarda ittifakın, gerçek misyonuna ve ilkelerine bağlı, her bir müttefikin güvenlik ve emniyetinin sigortası olan daha güçlü ve sağlıklı bir birliğe doğru evrileceğini umuyoruz.

NATO, değişen zamanlara ve ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap verecek esnekliğe sahip, güçlü ve çevik bir örgüt olduğunu göstermiştir. Türkiye olarak biz buradayız ve müttefikiz.

(*) 2018 Küresel İnsani Yardım Raporuna göre, Türkiye, dünyada GSH’na oranla en çok insani yardımda bulunan ülkeler içinde birinci sırada yer almaktadır.